Yaşam, bir orkide tomurcuğunun sabah çiyinde usulca açılması gibi başlar; sessiz, zarif ve bir o kadar da gizemli. Doğanın en narin mucizelerinden biri olan orkide, yaşamın başlangıcını anlatmak için neden mi bir metafor? Çünkü o, kaosun içinde düzen, kırılganlığın içinde güç ve sıradanlığın içinde eşsizlik taşır. Yaşamın kendisi de böyle değil midir? Tesadüflerin ve mucizelerin kesişiminde, bir çiçeğin taç yapraklarını açması gibi filizlenir.Düşünün: Evrenin uçsuz bucaksız karanlığında, bir toz zerresi kadar küçük bir olasılık, yaşamın ilk kıvılcımını ateşler. Bu kıvılcım, belki de bir okyanusun derinliklerinde, belki de bir volkanın sıcak kucağında doğar. Tıpkı bir orkidenin, en beklenmedik kayalıklarda, en zorlu iklimlerde bile kök salması gibi. Orkideler, yaşamın inadına benzer; ne fırtınalar ne de kuraklık onları vazgeçirebilir. Onlar, var olmanın sessiz ama kararlı bir manifestosudur.Yaşamın başlangıcı, bir orkidenin tohumunun rüzgârla savrulması gibidir. O tohum, nereye konacağını bilmez; ama konduğu yerde tutunur, filizlenir. Belki de yaşam, böyle bir serüvenle başlamıştır: Bilinmezlikten gelen bir tohum, kendine bir yuva bulur ve orada, o küçücük noktada, evrenin en büyük hikâyesi yazılmaya başlar. Bu, bir bakteri olur, bir alg olur, bir hücre olur; ama hepsinin özünde aynı inatçı ruh vardır: Var olmak, çoğalmak, dönüşmek.Orkidenin güzelliği, sadece çiçeğinde değil, sabrındadır. Yıllar boyu toprağın altında bekler, doğru anı kollar. Yaşam da öyle değil midir? Milyarlarca yıl, evrenin sessizliğinde, doğru koşulların bir araya gelmesini beklemiştir. Ve bir gün, o ilk kıvılcım, bir orkidenin taç yaprakları gibi açılır: Renkli, karmaşık, kırılgan ama bir o kadar da muhteşem.Peki, ya bizler? Bizler de o orkideler gibi değil miyiz? Her birimiz, yaşamın başlangıcından gelen o ilk tohumun torunlarıyız. Her birimiz, kendi toprağımızda kök salmaya, kendi gökyüzümüze uzanmaya çalışan birer çiçek. Belki de yaşamın sırrı, orkidenin sırrıdır: Sabretmek, direnmek ve en zor anlarda bile açmayı bilmek.Orkide, yaşamın başlangıcını fısıldar: Her şey bir tohumla başlar, ama o tohumun hikâyesi, evrenin sonsuzluğuna yazılır. Ve bizler, bu hikâyenin hem yazarı hem de kahramanıyız.