İnsandı, iyi insan olduğunun farkına kitaplarımla varmıştı. Kalktı, geldi, tümcelerimle boyunu ölçtü. Yeterli olsaydı görünür olanlar yazmama gereksinim duymazdım. Beni bende tanıdı. En iyileri üretmeye koyulunca üretiyordum en iyiyi. Faili meçhulleri aydınlatabiliyordum böylece. Sevilen sevildiğini biliyor bir şekilde. Aşk yoksa çabalama yok. Kimi özleyeceğine dikkat ediyordu, beni kimseyle benzeştirmiyordu. Ben kaybedersem aşk kaybedecekti; aşk ve ölüm hilesiz bir oyundu. Mutluluğun biz haliydik, eğlenceli yaşanan. Tek yapılamıyor eylemler. Kalıcı ruj gibiydi güzelliğim. Beklerken de caymadı. Nedense sevgimi anlamayan fakir kalıyordu. Güzeldi yarışmasız, ama benimle biraz aşırı güzeldi. Sevgim onda kaldı, biliyorum ziyan olmam. Onda olduğum sürece sevecek beni. Masumiyetini buluyordu masum bakışlarımda. Üst kattan en üst katına düşüyorum. Unut diyenlere inatçıydı, unutmuyordu üstüne bıraktıklarımı. Oralıydım, oralı olmamazlık yapamam. Sevinçleri nasıl saklarım, yetenekler birbirini kıskanmalı. Hak ettiğim kadar değer vereceğim kendime bundan sonra. Geldi aklıma, aklımdan çıkmadığı. Benden gördü, az önce gülüverdim. Bazıları da seviyor beni, bazıları gibi. Nasıl olduğunu öğrendi benden, ama nasıl öldüğünü öğrenemeyecek. Yeniden güncellendim gözümde. Hayatını renklendireni gördü aynaya bakınca. Tanıştığını tanımaya çalıştı. Gittiği yol yoldu, ben vardım manzarasında; onun memleketiydim. Gitmedim, kaldı yanımda. Yüzündeki çizgileri çizen bendim. Ötelenemeyecek kadar görünendim. Çağrılıyorum dokuz köyden.