Bazı sabahlar vardır, pencereyi araladığında içeri dolan hava bile farklıdır. Güneş henüz uyanmamış, ama kuşlar çoktan devriye geziyor sokaklarda. O an, içini belli belirsiz bir his kaplar: "İyi ki yaşıyorum..."

Yaşamak dediğimiz şey sadece nefes alıp vermek değil elbette. Her gün biraz daha anlam katabilmek hayata; bazen bir fincan kahvede, bazen sokakta gülümseyen yabancı bir yüzde bulabilmek kendini. Çünkü yaşamak, aslında küçük anların büyük değerini fark edebilme sanatıdır.

Bir çocuk gülüşünde, yaşlı bir çiftin el ele yürüyüşünde, rüzgarın saçlarını dağıtışında gizlidir yaşamanın güzelliği. Fatura sıralarında, trafik koridorlarında boğulmuşken bile bir yerlerde hâlâ umut olduğunu bilmek—işte asıl mesele bu.

Modern hayat bizi hızla dönen bir çarka mahkûm ediyor çoğu zaman. Herkes bir yere yetişme telaşında. Ama hayat, durup bir çiçeğe bakabildiğimiz, gökyüzünü seyredebildiğimiz kadar güzel. Yani bir anlığına durabilmek, fark edebilmek, hissedebilmek…

Hiç fark ettiniz mi? Bir gün boyunca başınıza gelen her şeye rağmen, akşam eve döndüğünüzde sevdiğiniz bir şarkıyı açıp derin bir nefes almak tüm o kaosu susturabiliyor. Çünkü yaşamak, sadece yaşamak değil; aynı zamanda yeniden başlayabilmek.

"Yaşamak ne güzel şey!" dedirtecek anlar arıyorsak, belki de onları yaratmamız gerekiyor. Gözümüzle değil kalbimizle görmeliyiz bazen. Çünkü güzellik çoğu zaman bakış açımızdadır, manzara hep aynı olsa da…

Evet, dünya yorucu. İnsanlar kırıcı. Yollar uzun, geceler uykusuz. Ama yine de… yaşamak güzel. Hem de çok güzel.

Kendi içimizde küçük bir bahar açtırmayı başarırsak, dışarının soğuğu bile işlemiyor.

Unutma; sabah yeniden doğmak için var. Ve her sabah bir fırsat: Daha iyi bir gün, daha güzel bir an, daha derin bir yaşam için…

Çünkü yaşamak, hakikaten ne güzel şey.