Adana, Çukurova'nın bereketli topraklarında doğan, ama beton ormanlarında sıkışıp kalmış bir dev. Sabahın köründe, Seyhan Nehri'nin kenarından kalkan minibüslerin korna senfonisiyle uyanıyoruz; akşamları ise, hastaneden çıkıp eve dönerken, ter içinde otobüs koltuklarında eriyoruz. Bu kaosun ortasında, şehrin kalbi gibi atması gereken metro, ne yazık ki sadece bir fısıltı: 13,5 kilometreye sıkışmış, yarım kalmış bir vaat. Hatırlayın, 1990'ların sonlarında atılan temellerle başlayan bu hikaye, bugün hala "ikinci etap" diye bekletiliyor. Ama ya beklemek yerine, hayalini kuralım? Adana metrosunu, sadece bir hat değil, şehrin damarları haline getirelim. Nasıl mı? Gelin, birlikte çizelim bu rotayı.Öncelikle, mevcut durumu masaya yatıralım. Adana Metrosu, kuzey-güney koridorunda 13 istasyonla hizmet veriyor; günde binlerce yolcuyu taşıyor, evet, ama kapasitesi %0,61 gibi utanç verici bir kullanım oranında takılı kalmış. Neden? Çünkü üniversiteye, stadyuma, otogara, havalimanına uzanmıyor. Batı-doğu aksını ihmal ediyor, Çukurova'nın genişleyen mahallelerini dışlıyor. Finansman sorunları, ihale gecikmeleri derken, hafif raylı sistemimiz (ki adını metro koyduk diye yer altında sanmayın, çoğu yüzeyde) bir tramvaydan öteye gidemiyor. Pik saatlerdeki trafik tıkanıklığı, klimasız otobüslerde geçen saatler, Adanalıyı yoruyor. Ama bu, kader değil; bir seçim meselesi. Metro'yu genişletmek, entegre etmek ve akıllı hale getirmek için adım atmak, şehrimizi nefes aldırır.Peki, ilk adım ne olsun? Genişletme, elbette. İkinci etap projesi, yıllardır yatırım programında asılı duruyor – 10,3 kilometre ek hatla üniversiteye, stadyuma ve otogara bağlanalım. Düşünün: Çukurova Üniversitesi'nde okuyan bir genç, sabah 7'de metroya binsin, 20 dakikada merkeze ulaşsın. Veya maç gününde, Yeni Adana Stadyumu'na giden taraftarlar, trafiğe hapsolmasın. Üstelik, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nden bir ring hattı çekip şehri dolaşalım; Irak'tan gelen Kalkınma Yolu'nu da düşünerek, Adana'yı lojistik bir üs yapalım. Bu, sadece beton dökmek değil; 11,2 milyar TL'lik bütçeyi akıllıca harcayarak, 21 bin yolcu/saat kapasitesini üçe katlamak demek. Finansman mı? Kamu-özel ortaklığıyla, yeşil tahvillerle finanse edelim – çevre dostu bir metro, yatırımcı çeker.Ama genişletmek yetmez; entegrasyon şart. Metro'yu otobüs ve dolmuşlarla birleştirelim, ücretsiz aktarma sistemi getirip ring seferlerle mahalleleri ana arterlere bağlayalım. Akıllı kavşaklar, bisiklet yolları ve katlı otoparklarla trafiği hafifletelim. Hatırlayın, Mersin bunu yaptı: Koordineli planlama ile kaosu fırsata çevirdi. Adana'da da, belediye ile karayollarının el ele vermesiyle, Seyhan'ı bir viyadükle geçip yeni hatlar açalım. Üstelik, araçları klimalı, gürültüsüz hale getirelim – yaz sıcağında, serin bir vagonda kitap okumak, Adanalıya lüks değil, hak olsun.Sürdürülebilirlik ise, bu hayalin tuzu biberi. Elektrikli araçlarla hava kirliliğini azaltalım, güneş panelleriyle istasyonları enerji üretsin hale getirelim. Toplu taşıma kullanımını artırmak için, mobil app'lerle gerçek zamanlı takip sunalım; gecikmeleri önleyelim. Ve unutmayalım, şoför esnafını dışlamayalım – onları sisteme dahil edip, yeni iş modelleri yaratalım. Beş tramvay hattı planı var ya, onları da devreye sokalım; minimum üç yılda bitirelim ki, trafik çilesi tarih olsun.Adana, ateşten gömlek gibi sıcak bir şehir; ama metrosuyla serin bir nefes olabilir. Bu, sadece teknik bir mesele değil; vizyon meselesi. Yerel yönetimler, merkezi hükümet, üniversiteler ve biz yurttaşlar el ele verelim. Yoksa, yarın yine kornalar arasında boğuluruz. Haydi Adana, raylarını döşeyelim – geleceğe doğru, tam gaz!