Türk sanat müziği koroları sadece bir notalar topluluğu değildir.
Bir eseri doğru icra etmek, yalnızca sesleri doğru basmakla değil, o eserin ruhuna nüfuz etmekle mümkündür.
Bu noktada, bir koro şefinin rehberliği kadar, koristlerin müzikal ve dilsel derinliği de büyük önem taşır.
Klasik Türk müziği eserleri çoğu zaman, içinde Osmanlıca ve Farsça kökenli kelimeler barındırır.
Bu kelimeler yalnızca birer sözcük değil, yüzyılların duygusunu taşıyan anlam hazineleridir.
Eğer bir korist, o kelimenin anlamını bilmezse; o kelimenin yüklendiği hissi de veremez.
Dolayısıyla, her prova sadece ses değil, aynı zamanda anlam provası da olmalıdır.
Eserin hangi döneme ait olduğu, güftenin hangi duyguyla yazıldığı ve her kelimenin hangi ruh hâlini taşıdığı koristlere anlatıldığında; müzik sadece duyulmaz, hissedilir.
Öte yandan, Türk müziği korolarında Batı müziğinden alınabilecek bazı tekniklerin uygulanması, performansa büyük katkı sağlar.
Örneğin; crescendo (sesin giderek yükselmesi), decrescendo (sesin yavaşça kısılması), piano (hafif sesle), mezzopiano, forte (güçlü sesle) gibi ifadeler, icraya derinlik katar.
Bu dinamikler sayesinde eser, adeta bir duygusal yolculuğa dönüşür.
Sadece düz okunan bir eserle, bu nüanslarla icra edilen bir eser arasında %50'ye varan bir fark yaratır.
Koro, tek ses değil; çok kalpli bir beden gibidir.
O bedenin hissetmesi için her üyesinin anlama ortak olması gerekir.
Her eser bir hikâyedir; anlatmak için sadece ses değil, duygu gerekir.
Ben de bir koro şefi olarak, her provalarda bu detaylara büyük özen gösteriyor;
güfteyi anlamadan, makamı kavramadan, sesi yükseltmeden önce duyguyu yükseltmeye gayret ediyorum.
Çünkü şarkı sadece söylenmez, yaşanır.
SEVGİ VE SAYGILARIMLA
SABRİ GELİCİLİ
Türk Müziği keman Sanatçısı, söz yazarı, Besteci & Sabri Gelicili türk müziği Akademisi Koro Şefi