Adana’da ikinci bir Korolar Birliği Federasyonu’nun kurulması, ilk bakışta bir ayrışma gibi algılanabilir. Ancak olayın yüzeyine bakmak meseleyi eksik anlamaya yol açar. Asıl soru hâlâ geçerlidir:

Bir şehir müziğini neden iki kez örgütleme ihtiyacı hisseder?

Bu sorunun cevabı, gözlemlerime ve çevreden edindiğim bilgilere göre şunları işaret ediyor: Birinci federasyonun yıllardır çözemediği meseleler, bazı toplulukların, hocaların ve şeflerin kendilerini dışlanmış hissetmesine yol açmış. Bu durum, ikinci bir oluşumun ortaya çıkmasına zemin hazırlamış; yani bir “kopuş” değil, bazı sorunların görünür hâle gelmesi söz konusu olmuş.

Burada özellikle dikkat çekmek gerekiyor: Profesyonellerin giderek sahnenin kenarına itilmesi.

Adana’da yıllardır dolaşan bir yanlış algı mevcut:
“Sanki Türk müziği korolarını sadece amatörler yönetir ve musikiye en çok onlar hizmet eder.”

Bu görüş, hem amatörlere haksız bir yük yükler hem de profesyonel müzisyenlerin emeğine büyük saygısızlıktır.

Profesyoneller, yıllarını sahneye vermiş, enstrümanını bir insan nefesi kadar tanıyan, makam bilgisinde, icra disiplininde ve sahne terbiyesinde belli bir mertebeye ulaşmış kişilerden oluşur. Bu insanlar, müzikle nefes alır ve müziğin sorumluluğunu taşır.

Peki, tüm bu birikime rağmen neden profesyonellerin sesi az duyuluyor?

Zirvedeki sanatçılar çoğu zaman sessizliği bir üslup olarak kullanır; bağırıp çağırmaz. Erdem, duruş ve icradaki hassasiyetle ortaya çıkar. Ancak sessiz olanın değeri görülmeyince, bu suskunluk yanlış yorumlanır. Kendini öne atanlar, bu sessizliği fırsat bilerek gölge düşürebilir. Böylece, profesyoneller bilerek ya da bilmeyerek dışlanmış olur. Bu durum, hem haksızlıktır hem de kültürel bir kayba işaret eder.

Gözlemlediğim bir başka sorun ise Korolar Birliği Federasyonu’nun konser salonu tahsisi konusudur. Federasyonun görevi, korolara salon tahsis etmek iken bazı korolara salon verilmediği, yönetimle yakınlığı olanlara öncelik tanındığı, bazılarına ise “salon dolu” denilerek yardım edilmediği duyumları vardır. Bu durum, bazı toplulukların ciddi anlamda dışlanmış hissetmesine yol açmış ve Adana’daki müzik ortamında ikinci bir oluşumun gerekliliğine işaret eden bir tablo oluşturmuş.

Bu gözlemler ışığında, bir şehir müzikte ilerlemek istiyorsa şu gerçeği kabul etmelidir: Profesyonelleri desteklemek onların önünde diz çökmek değil; onlardan yararlanmak, bilgiyi dolaşıma sokmak, müziğe akıl katmaktır. Dünyadaki gelişmiş müzik kültürlerinde profesyoneller, akademinin ve kurumların omurgasını oluşturur; kenara itilmeleri, müzik kültürünün zayıflamasına yol açar.

Adana’da ikinci bir federasyonun kurulması, gözlemlerime göre, ilk federasyonda bazı seslerin duyulmadığını ve profesyonellerin yeterince desteklenmediğini ortaya koyan bir göstergedir. Bu tablo, bir sarsılma olarak okunabilir; doğru analiz edilirse yenilenme fırsatına da dönüşebilir.

Benim gözlemlediğim, bu şehirdeki müzik kültürünün yıllardır bir suskunluk içinde olduğudur. Eğer akıl, liyakat ve saygın müzik insanları yeniden sahnenin merkezine davet edilirse, iki federasyonun da müzikte uyumlu bir şekilde aynı ezgide buluşması mümkün olabilir. Unutmayalım, her koro en sonunda tek bir nefesten güç alır; asıl mesele, o nefesi yönetecek doğru kişileri görebilmektir.

“Müzikte hak, liyakate aittir.”

Sevgi ve saygılarımla,