“Türk Musikîsi, milletimizin en zarîf san‘atlarından biridir.”

Türk Musikisi’nin en önemli meselelerinden biri, şarkıların doğru telaffuz, düzgün diksiyon ve prozodiyle icra edilmesidir. Ne yazık ki günümüzde, gerek TRT ses sanatçılarında gerekse amatör solistlerde; kelimeleri, harfleri “ezerek” ya da arabesk ağızla okumak gibi hatalar sıkça karşımıza çıkıyor. Bu da hem şarkının ruhuna hem de bestecinin üslubuna zarar veriyor.

Bir eseri sevdirmek, dinleyiciye doğru aktarmak için; bestecinin tarzını anlamak, şarkının duygusunu abartısız bir biçimde aktarmak gerekir. Aksi takdirde toplumda yanlış bir algı oluşuyor. Bugün birçok müziksever, bağırarak ya da aşırı nağme yaparak şarkı söylemenin doğru olduğunu zannediyor. Halbuki musiki bağırarak okunmaz; anlaşılır Türkçe, doğru tonlama ve duyguyla icra edilir.

Bu noktada, örnek alınabilecek pek çok sanatçımız vardır. Ancak benim gönlümde tek ve biricik örnek, “Sanat Güneşimiz” Zeki Müren’dir. Özellikle 1950’li yıllardan 1970’li yıllara kadar olan dönemindeki billur sesi, kusursuz diksiyonu ve şarkılardaki temiz yorumu hâlâ eşsizdir. Ne yazık ki 1980’li yıllarda sahne koşulları ve maddi kaygılar nedeniyle o kusursuz yorumunu kısmen yitirmiştir. Ama sanatının zirve yıllarında ortaya koyduğu eserler, bugün hâlâ bize nasıl bir musiki icrası gerektiğini göstermektedir.

Son sözüm şudur: Türk Musikisi’nde temiz okuma, düzgün Türkçe, anlaşılır diksiyon ve sözün besteyle uyumu – yani prozodi – büyük bir hassasiyetle korunmalıdır. Ancak bu şekilde musikimizi doğru tanıtabilir, sevdirebilir ve gelecek nesillere layıkıyla aktarabiliriz.

Peki biz musikiyi sevdirmek isterken, yanlış örneklerle mi gençlere sesleniyoruz?

Sevgi ve saygılarımla,

Sabri GELİCİLİ