Mutluluğu bindiği yerde değildi, bir sonraki durakta bekleyen bendeydi. İnsanlara olan saygımı güçlendirmek için onlara yakınlaşmam gerektiğini biliyordum. Safdaş bilin kitaplarımı, onlar sizlerle birlikte yürümeye dünden hazır. Kalemimdi geçmişime ışık tutan. Mutsuzların işi değildi, mutlu olmak isteyenlerin işiydi örgütlenmek. Başta din adamları çekilse de grevlerden, romanlarım terk etmez işçileri; hayatın damıttığı bir özetti öykülerim, tarihi belgeleyen. Dünyanın kaç bucak olduğunu görebiliyordu gelişlerimden; yüzlerini güldürense içselleştirdikleri bendim. Gülüverince cennetleşiyordu direnişle gelen hayatları. Aslında ihtiyacınız vardı kitaplarıma, eksik yanınızdı. Sabırlıca beklemedi beni, kayyım da atayamıyordu yerine. Kendin de olan merhameti herkesle paylaşmaya hazırdı. İnsan bir tek öldüğü yerde doğar. Gördü, fikirlerim paylaşıldıkça gençleşiyordu. Her ahlak bir ideolojidir. Kaç yürek lazım, dayanabilmesi için ilgisizliğine? Geldikçe büyüyordu hasretim. Direnişlerin balını nitelikli kalabalıklar sağar. Şiir taşıyanlar sağabilirdi kavgadaki balı. Bir varmış bir yok muşla başlayan her romanın yolu Spartaküslere açılır. Çekmem elimi başımdan, bilirim korumasız kalırım. Düşsün istemem kimsenin başına bensizlik, gözleri varken zeytin ekili topraklarımızda. Büsbütün koymak istiyordu içine, izin vermemi beklemiyordu, oysa farkında değildi büsbütün içindeydim. Yazmadıklarımı yazmış gibi okuyanlar, yoklar arasına katmak için beni diplere çekiyorlar. Okudukça kendimi güne bakanlara baktım, ayna da kendimle gülüştüm. Meğerse tükenmez kalemimmiş hamdolsun dedirten. Ben insana aydınlıktım.