Şarap misali kendime aktım. Özençler yeşerttim içimde, İlhanlar... Silahtan öte, sözden yakın. İşimiz kolay, şunun şurasında devrim yapacağız. Oncası tutunurken paraya biz yeşil dala tutunanlardanız. Kendimi kendimden mesul hissediyorum. En kıymetli meziyetlerimden biri affettiklerimi unutmamamdı. Ben sevdikçe o kendini vazgeçilmez sanmaktan itinayla kaçındı. Süslemek istedi aklını, kitaplarımı okudu sondan başa. Tercihi benimle kitaplarım arasında yapılması istendi yargıçca, yapamadı, hayatı böyle geçti. Ne zaman aklından geçsem ileride yaşayacağı günler geliyordu düşlerine. An geldiğinde herkes çoktan farkındaydı. Mahsur kaldım aklında. Tek gösterişi ve abartısı bendim. Zira herkes bilmez ama aşk birazcık da abartılı hallerdir. Mühimdim, gitmemesi mühimdi. Okumasaydı sık sık yayımlanan öykülerimi mahcup olacaktı karşı sınıfa. Yazdıklarımı anlamayanlar, yazdıklarımı yazdığım gibi okumadıklarındandı. Her şeye gecikirken beni vaktinden evvel beklerdi. Uyanırken buluyordum, sevdi beni. Üstüne başına döke döke yemesi bundandı açıkçası. Sevişmelerin ateşinde eridi, bir oldu, korktu Topkapı Sarayı. Bilinç seviyemizin düşüklüğünde prim yapıyordu fanatizm. Mesele ortakmış, kendi hakkımda suç duyurusunda bulunmuşum. Meğerse evlerde yakışıklı yakışıklı dolaşıyormuş kitabım İşgal. Bakayım dedim anlamayanlara, her biri birer fanatikmiş. Mutluluğum niyetimin iyiliğinden geliyordu. Hayretle baktı yarından bugüne açılan mazgaldan, depreşti galibiyetleri. Ne zaman duysa sesimi tsunamiye kapılıyordu. Hiçbir şeye benzetilmedi bana aşkı. Herkes sever birini, o da beni sevdi. Hatalarımızın yaygınlığı salgınlığından geliyordu. Kutsal olsaydı din kitapları, yoksula vermezlerdi zenginler.