Bakınca pencereden kendimi gördüm, annem babamı öpüyordu. Sonra babam avuçlarının içine alıyor ilk kitabımı. O günlerde kavgalar akıyordu yer üstünden legal. Oldum olası derinlerden çıkardı inadım. Tutmalı uzanan ellerden. Kalemler çarpışmalı yıkımsız, kansız. Koşmalıydım ilk hecenin doğduğu topraklara. Hatırlıyordu yürümelerimizi, sohbetlerimizi, ilk elimi tutuşunu. Onunla yaşlanacaktım, o an anladı bunu. Ben onun dişlerini arayacaktım, o gözlüklerimi. Bulmasın diye saklardım koynuma, sonra görmek için onu yakınlaştım, az sonra sevişecek gibi. Yakın olmak için bahanelerim çoktu. Hayallerimi uzatırken de yorganımın boyuna ayarlıyordum. İnsana iyilik işleyenlerdi durmadan mahkeme koridorlarına çekilen. Edepli yalan söyleyince utanır, olmadı hatırlayınca utanır. Yanlışlarımda değil doğrularımda arıyordum o an doğrularım. Pahalı değilim, ama ucuz da uzanınca ulaşabileceğiniz mesafedeydim. Yakın yoldan geldim, epey yangın vardı, epey işsizlik, azımsanmayacak yoksulluk vardı. Yenilgilerim her daim fiyakalıdır. Hangi söze tutunsa bize işçinin şarkısı gerek dedi. Zaman kazanıyordu manzarayı parlatarak, gözleri kamaştı iki baş vermiş meme görünce. Hiç sürprizden sayılmadı el uzatışım. Kutladığım ölüm dönümümdü. Bir yarayı göz kapatır. Gerekçe aramıyordum cesaretime. Söyledim, konarken aklına bugün günlerden 1 Ağustos. Ben korkacağınız biri değilim, ama çınlatır kulaklarınızı kitaplarım. Ben bir çiçektim, elbet bir arı konacaktı. Her mevsim insandım, ekilen biçilen. Göğün ve yerin aşkıyken, aşkım olman lüzumluydu. Yarından bugüne kalmış gibi özneydim.