Yazdım tahtaya, "Bizimde birlikte olacağımız günler olacak. Dokunacak tellerim tellerine. Omuzlayacak omuzlarım omuzlarımızı." Baktım, duygularıma yön veren fikirlerimmiş. Anladı, kendine uzak oldukça parıltılı tuzak olduğunu, bana da vıcık vıcık yakınlık uzaklıkmış. Başkasından alınan akılla yorumlanamıyordu temsili barış. Kötü zamanlarda değil iyi zamanlarda da sesinden mahrum bırakmıyordu. Bir kitabımdı postacıyla gelen, kelimelerim ormandı, değişen yorumlarımızdı. Eksik olan bir bendim sende ve hayat bizi bir yastıkta gençleştirmenin yeminini etmişti. Her tuşa dokunduğumda bir insanın uyanışı deli gibi hoşuma gidiyordu. Gelmedin doğduğundan beri tanıyarak, beni tanıyarak gitmeye istekli de değilsin, eksilerini artılarken. Benim iltifatlarım gerçekliğin ibrikten akma halidir. Bilirim her dinleyen gibi her iltifatta abartı, her abartı da yalan olduğunu. Çok tatlı renkleri vardı, her renkte sevmesi başka bir heyecandı. Zenginleşiyordu okudukça öykülerimi. Yaşarken hayatı iyi yerlere geldi, kalbimde şu an. Ne kadar yazsam o kadar azdı. İstediği sevişmeli günlerdi, biliyordu işini. Yeni yol, yeni durak aramıyordum, yürüdüğümüz her yol yeniydi. Canımsın demelerime bak asıl sen. Her yer çamur olsa da sıçrıyor yine suçlamalar. Kısmetten değildi bekle demen. Bundan sonraki yaşadıklarımızdı zihnini açan. Godo değildi, bendim beklenen. En huylu halimi değil, edepsiz halimi de arıyordun. Dünya böyle bir yer değil, doğal çelişkileri seven bir yer. Utanıyordun, utanmamalardan. Dertlerine baş kaldırtıyordu öykülerimi okumaların. İyi bir insandım. Kalbimde önemli bir hastalığım vardı, sevmek gibi. Fol var, yumurta varken de kızarak seviyordu beni, severken özlüyordum. Herkes terk etse de beni, terk etmeyecekti Dumanova beni.