1. Bir Kadının Susturulmuş Haykırışı
Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir kadın bestekâr olmak, sadece müzikle değil toplumla da mücadele etmeyi gerektiriyordu. Neveser Kökdeş, bu mücadelenin adıydı. 1904 yılında İstanbul'da dünyaya geldiğinde kimse onun Türk Musikisi’nin en özgün seslerinden biri olacağını tahmin etmemişti. Ancak onun hayatı; trajedilerle, başkaldırılarla ve derin bir yalnızlıkla yoğrulmuştu. Henüz genç yaşta geçirdiği bir hastalık sonucu yüzünün bir kısmı felç olmuş, bu fiziksel hasar nedeniyle peçe takarak dolaşmak zorunda kalmıştı. Sadece dış görünüşü değil, duyguları da örtülmüştü o peçeyle. Ama onun sesi, notalarında yankılanmaya devam etti.
2. Aile Baskısı ve Kırık Hayaller
Neveser’in en büyük kırgınlıklarından biri, kendi öz abisi olan bestekâr Muhlis Sabahattin Ezgi’ye karşı yaşadıklarıydı. Kendi müzik yolculuğunu seçmek isteyen genç bir kadın olarak, ağabeyinin “kadından bestekâr olmaz” anlayışıyla mücadelesi onu yalnızlaştırdı. O yalnızlık, eserlerinin içine sindi. Kimi zaman bir Hicaz’ın, kimi zaman bir Hüzzam’ın hüznüyle dillendi. Aile içinden gelen bu baskı, onun iç dünyasında derin izler bıraktı. Ancak Neveser, susmak yerine kalemini aldı; güfte yazdı, beste yaptı. Sanatla hayatta kaldı.
3. Bestelerinde Modern ve Klasik Arasında Bir Köprü
Neveser Kökdeş’in eserlerinde hem klasik Osmanlı musikisinin zarafeti hem de Batı müziğiyle şekillenmiş yeni Cumhuriyet’in modern tınıları bulunur. Onun eserleri, sadece makam bilgisiyle değil, ruh bilgisiyle yazılmıştır. “Sevgilim Yüzünce Güller Açıyor”, “Gitti de Gelmeyiverdi” ya da “İçimde Bir His Var” gibi eserleri, hem lirik hem teknik açıdan güçlüdür. Onun müziği, dönemin kalıplarını kırarak duygulara doğrudan ulaşır. Gelenekle yeniliği sentezleyen çok az bestekâr onun kadar cesurca bu sınırı zorlamıştır.
4. Kadın Olmak ve Mücadele Etmek
Neveser’in yaşamı, bir bestekârlıktan fazlasıdır. O bir semboldür: Kadının sanat yoluyla var olma çabasının sembolü… Sadece müzik değil; kadın kimliği, özgürlük, toplumla çatışma gibi birçok derin konu onun eserlerinin alt metinlerinde gizlidir. Toplumun biçtiği rollerle çatışması, onu zaman zaman yalnızlaştırsa da; yaptığı bestelerle kadınların iç sesi olmuştur. O notalarda bir anne, bir sevgili, bir yaralı ruh, bir başkaldıran vardır. Sanat, onun için sadece ifade değil, hayatta kalma biçimiydi.
5. Bugün Neveser’i Anlamak, Kendimizi Anlamaktır
Neveser Kökdeş bugün hâlâ yaşasaydı, belki sosyal medyada görünmeyen ama müziğiyle ruhlara dokunan o derin sanatçı olurdu. Onu anmak, sadece geçmişe bir saygı değil; bugünün sanatçılarının da kendi kimliğini korkusuzca ortaya koyabilmesi için bir ilhamdır. Biz müzisyenler, onun gibi öncülerden sadece nota değil; duruş da devralırız. Çünkü bazı notalar sadece kulakta değil, vicdanda da çalar.