Türk musikisinin erişilmez zirvesi, sanat ve irfanın sarsılmaz sultanı: Hammamizâde İsmail Dede Efendi.
1778 yılında İstanbul’da dünyaya gelen bu büyük bestekâr, yalnızca yaşadığı devri değil, asırlar ötesini de derinden etkileyen bir sanat mührü bırakmıştır. “Hammamizâde” unvanı ailesinin mesleğine, “Dede” lakabı ise Mevlevîlikteki yüksek manevi derecesine işaret eder. O, hem halkın bağrından çıkan bir musiki sevdalısı, hem de tasavvufun derinliklerinde yoğrulmuş bir gönül adamıdır.
Dede Efendi, III. Selim devrinde sarayın himayesinde yetişmiş; devrin estetik anlayışına yön vermiştir. Mevlevî ayinlerinden ağır semâilere, şarkılardan yürük semailere kadar pek çok formda yaklaşık beş yüze yakın eser bestelemiş, her biriyle gönülleri fethetmiştir.
Onun musikisi yalnızca notaların ahenginden ibaret değildir; her eseri, bir kalp eğitimi, bir ruh terennümüdür.
Bugün hâlâ konservatuvarlarda, musiki cemiyetlerinde, sahnelerde onun eserleriyle meşk edilmekte; öğrenciler, ustalarının izinde onunla gönül telini titreten o yüksek zevki öğrenmektedir. Çünkü Dede Efendi’nin eserleri, bir medeniyetin sesi, bir irfanın nefesidir.
Yine Neş’e-i Muhabbet Dil ü Cânım Etti Şeydâ
Makam: Hicaz – Güfte & Beste: Hammamizâde İsmail Dede Efendi’ye atfedilir
Orijinal Güfte:
Yine neş'e-i muhabbet dil ü cânım etti şeydâ
Yine bezm-i ayş ü vuslat edip ehl-i aşkı ihyâ
Amân ey gül-i nihâlim beni eyle vasla şâyân
Sana cân ü dil fedâdır gönül andelib-i gûyâ
(Âh) O güzel başın için, o hilâl kaşın için
Gel gel âşık-ı nâlân, gel gel dil sana hayrân
Tenni tenni tennenni tennen
Gel gel kaşı kemânım, gel gel dilde nihânım
Türkçe Anlamı:
Yine muhabbetin sevinci gönlümü ve canımı mest etti,
Yine neşe ve vuslat meclisiyle aşk ehli dirildi.
Aman ey gizli gülüm, beni vuslata layık eyle,
Sana canım ve gönlüm fedadır; gönlüm, ötüşüyle çağrışan bir bülbül gibi.
Ah, o güzel başın için, o hilal kaşın için
Gel ey inleyen âşık, gel gönlüm sana hayran
Tenni tenni tennenni tennen (musiki nağmeleriyle süslenmiş ifade)
Gel, yay gibi kaşlım, gel, gönlümde saklımsın
Dede Efendi, yalnızca Osmanlı musikisinin değil, aynı zamanda bugünkü Türk sanat musikisinin temellerini inşa eden bir abide şahsiyettir. Onun eserleriyle musiki; kalpten kalbe akan bir tefekkür, bir aşk yolculuğuna dönüşür.
Ve unutulmamalıdır ki:
Sanatkâr fanidir; ancak onun eseri bâkî kalır.
İşte Dede Efendi, bu bâkîlikte en zarif imzadır.
Sevgi ve saygılarımla,
Sabri Gelicili