Bugün not düşemedim anı haneme, sokaklar rehavette. Görebilmem için sahne perdesinin ardını, yazmalı yazar. Tüm çekiciliğine rağmen tembellik, teslim olmaktan daha iyi. Başka ne zaman denir: "Benimle ıslanır mısın, yağmur durmamışken?" İçime sızıyordu gölgen, fotoğraf çekilirken.

Kabul etmelisiniz, yazdıkça çekicileşiyorum. Daha çok olmalı; "Bu dünya bana göre değil," diyenler... Şüphesiz, kitap gibiydim arka kapaklarda reklamı verilen. Selâlarını veriyorum, mülakattan geçirenlerin. Yazmaya başlayınca anladım: Sözlerim benden daha ölümsüzmüş.

Hepimiz doğruysak, yanlışlar iktidarda mı? Gideceğim yer aslında çok(yok)tu. Yaşamayı öteki hayata bırakan nesile katıldık. Bense, kitapların arasına saklıyorum bir sonraki hayatımı.

İleri geldiğimde baktım, vicdanım vardı. Öyle bir andayım ki, ne gidesim var, ne gönderesim. Artık daha çok seviyorum seni, hatalarımın hesabını öder gibi. Onca yaşanmış acıların öğretemediği tembeller gibiydik.

Doğrulardı beni imtihan eden ama beni daha sonraları da gördü. İnatçıdır mücadele, bilgi ister. Yazıyorum diye fakir görüyorlar; hakir göremediler.

Sarsan, saracaktı nefesim. Dudaklarının umuduydu, yol ayrımında bekleyen. Emeğime yabancılaşamazdım, onca cümle kurmuşken. Nasıl ihbar ederim insanı namerde?

Nasıl derdim "Sokaklar kötü, aman ha dikkatli olun"? Söyleyemem ne yapması gerektiğini; ne yapmam gerektiğini biliyordum. Güveniyorum çabacılara, aklar içindeki kırmızılara, yakınlardaki uzağa.

“Sokul,” dedi; bir olmaktı sokulmak. Uyumadığı geceleri de katıyordu mücadelesine. Kaslarımdan fazla, aklıma güvendim. Unutursan, su aldığım yeri pas olayım.

Geldim, her şeyin oldum.