31 Temmuz 2025... Takvimler bu tarihi gösterdiğinde Helsinki yalnızca bir zirveye değil, 50 yıllık bir stratejik hafızanın yeniden inşasına ev sahipliği yapacak. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), yarım yüzyıl önce doğduğu şehirde, Helsinki’de, o ilk imzaların yankısını bir kez daha duyuracak. Ancak bu zirve, yalnızca bir anma değildir; bu, tarihle kurulan bir hesaplaşmanın, diplomatik sezgilerin ve barışa adanmış bir siyasi zekânın sahneye yeniden çıktığı bir andır. Ve o sahnenin perdesi ilk olarak, 1975 yazında, Soğuk Savaş’ın en gergin yıllarında Finlandiya Cumhurbaşkanı Urho Kekkonen tarafından aralanmıştı.

Kekkonen'in zamanlaması mükemmeldi. O dönem Sovyetler Birliği ile Batı Bloğu arasında savaş çıkacak söylemleri hiç bitmiyordu, NATO ve Varşova Paktı'nın karşılıklı şüpheleri, nükleer denge oyunları, Berlin Duvarı’nın gölgesi… Dünya, barışın neye benzediğini unutmuştu. Ama Kekkonen unutmamıştı. Tarafsızlığı ilke edinen Finlandiya’yı, adeta diplomatik bir laboratuvara çevirdi. Bu laboratuvarda geliştirilen formül, Helsinki Nihai Senedi’ydi. 35 ülkenin imzasıyla şekillenen bu belge, sınırların dokunulmazlığından insan haklarına, ekonomi-politik iş birliğinden bilgiye erişim özgürlüğüne kadar dört ana başlıkta Avrupa güvenliğinin yeni temelini attı. Kâğıt üzerindeki bu anlaşma, yalnızca devletlerarası bir taahhüt değil, aynı zamanda küresel vicdana hitap eden bir çağrıydı.

AGİT’in temelindeki bu "dört sepet" ilkesi, zamanla evrildi. 1990 Paris Şartı, Soğuk Savaş sonrasının umutlarını yansıtıyor; Viyana Belgesi ve Açık Semalar Anlaşması gibi güven artırıcı önlemler, örgütün teknik kapasitesini somutlaştırıyordu. 1991’de kurulan AGİT Parlamenter Meclisi (OSCE-PA), örgütü yalnızca hükümetlerin değil, halkların temsilcisi haline getirdi. Sonraki AGİT takip toplantısı 1992'de Helsinki'de gerçekleşti. 1992'de kurulan Genel Sekreterlik görevinin merkezi ise Viyana’dadır. Ve bugün, AGİT 57 katılımcı devletiyle, Avrupa’dan Orta Asya’ya uzanan devasa bir güvenlik mimarisine dönüşmüş durumda.

Ancak bu mimari zaman zaman sarsıldı. 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhakı, ardından 2022’de Ukrayna savaşı, AGİT’in kapasitesini sınayan krizlerdi. Buna rağmen, Ukrayna’da görev yapan Özel Gözlem Misyonu (SMM), sahadaki barış inşasının nasıl mümkün olabileceğine dair çok değerli dersler bıraktı. Bugün bile, bu misyonun arşivleri, diplomasi öğrencileri ve strateji uzmanları için birer kılavuz niteliğinde.

Tüm bu tarihsel bagaj, şimdi 2025 Helsinki Zirvesi'ne taşınıyor. Bu zirve, geçmişin izlerini taşımanın ötesinde, geleceğin rotasını çizme potansiyeline sahip. Savaşın sadece top ve tüfekle değil; bilgi, enerji, siber alan ve kamuoyu üzerinden yürütüldüğü bir çağda, AGİT’in bu yeni mücadele alanlarına nasıl yanıt vereceği belirleyici olacak.

Zirvenin dikkat çeken bir başka yönü de, Rusya’nın katılımı. Ukrayna savaşı sonrası Batı platformlarından izole edilen Moskova’nın AGİT zirvesinde yeniden yer alacak olması, diplomatik kanalların tamamen kapanmadığını gösteriyor. Bu, Helsinki’nin yeniden bir barış platformu olabileceğini hatırlatıyor bize. Ve belki de tam burada, Kekkonen’in vizyonu bir kez daha devreye giriyor.

2024 Aralık ayında AGİT Genel Sekreterliği görevine başlayan Türk diplomat Feridun Sinirlioğlu'nun liderliğinde, Türkiye'nin bu yapıya verdiği katkı da yeniden görünürlük kazanıyor. 1975 de Başbakan Sıfatıyla katılan Süleyman Demirel ‘den sonra 1999 İstanbul Zirvesi’nden bugüne, Türkiye, yalnızca bir katılımcı değil, yön verici ülke olma çabasında. Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Asya’daki barış süreçlerinde Türkiye'nin deneyimi, AGİT’in alan uygulamalarına stratejik derinlik kazandırıyor.

Ama şimdi izninizle yazının başına, yani Kekkonen'e dönmek istiyorum. Çünkü bana göre asıl kıymetli olan, bu süreçte Kekkonen’in sergilediği öngörüdür. O, savaşın kapıda olduğu bir dönemde, barış köprüsünü kuruş biçimiyle tarihe geçti. Bugün hâlâ Helsinki adını duyduğumuzda içimizde bir diplomasi ferahlığı hissediyorsak, bu Kekkonen’in o köprüyü ne kadar sağlam kurduğunun göstergesidir. Ve bugün, Sovyetler Birliği yıkılmış olsa da, Rusya ile Batı (NATO) arasındaki savaş çıkacak söylemleri sürekli konuşuluyorken, Finlandiya'nın o köprüyü bir kez daha inşa etme şansı vardır. Belki de Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb’ın Liderliğinde Helsinki’nin bu yeni zirvesi, o köprünün yeniden güçlendirildiği an olacaktır…