Bir çocuğun dünyasına giren ilk ezgi, bir ninniyle başlar. O ninni, sadece bir uyku melodisi değil; aynı zamanda bir kültür aktarımı, bir sevgi dili, bir ruh titreşimidir. Çünkü çocuk, müzikle yalnızca duymayı değil, hissetmeyi öğrenir.

Müzik, bir çocuğun iç sesini bulmasına yardımcı olur. Ritmiyle dengeyi, melodisiyle duyguyu, sessizliğiyle derinliği öğretir. Ve en önemlisi: sabrı… Bir enstrümanı çalmayı öğrenmek, sadece parmaklara değil karaktere de şekil verir. Nota okumak, dünyayı anlamaya açılan bir alfabe gibidir.

Fakat bu yolculuk, kendiliğinden başlamaz. Ailenin yönelimiyle başlar.

Bir çocuğun müzikle tanışması, çoğu zaman bir annenin duyarlılığına, bir babanın teşvikine bağlıdır.

O ilk müzik dersine götürmek… Belki bir küçük melodika almak… Belki sadece birlikte bir şarkı söylemek…

Bunlar küçük görünen ama çocuğun geleceğinde büyük izler bırakan adımlardır.

Ne yazık ki birçok çocuk, taşıdığı müzikal yeteneğin farkına varmadan büyüyor. Çünkü sessizce gelişen bu potansiyel, zamanında duyulmazsa solup gidiyor. Oysa her çocuk bir melodidir; duyulmayı bekleyen, söylenmeye hazır…

Aileler olarak sormalıyız kendimize: Çocuğumun ruhuna ne kadar alan açıyorum? Onu yarışlara mı, yoksa duygulara mı hazırlıyorum?

Müzik, sadece nota bilgisi değil, hayata karşı geliştirilmiş bir duyarlılıktır. Müziğe yakın çocuklar; daha anlayışlı, daha paylaşımcı, daha sabırlı büyürler. Çünkü müzik, insanı içeriden eğitir.

Ve unutulmamalıdır:

Bir çocuğun ruhuna yerleşen bir şarkı, bir ömür boyu onun yolunu aydınlatabilir.

Çünkü çocuklara müziği vermek, sadece sanat değil; sevgi, zarafet ve insanlık vermektir.

Sevgi ve saygılarımla.. Sabri GELİCİLİ