Bu kış çetin geçecek. Sokaktaki vatandaş bunu şimdiden hissediyor. Market raflarında, faturalarda, ulaşım ücretlerinde hayat pahalılığı artık bir istatistik değil günlük yaşamın acı bir gerçeği.

16 bin 800 TL olan asgari ücrete uzmanlara göre yüzde 20-25 arasında bir zam yapılması bekleniyor. Ancak bu zam oranı, artan yaşam maliyetleri karşısında bir nefes olmaktan çok uzak.

Üstelik bu artışın ardından bir yıl boyunca yeni bir düzenleme yapılmayacağı konuşuluyor.

Yani asgari ücretlinin alım gücü daha yılın ilk aylarında eriyip gidecek.

Elektriğe zam gelecek, suya zam, ekmeğe zam… Dolmuş ve otobüs ücretleri de artacak. Pazara çıkan vatandaş, sebze ve meyve tezgâhlarında fiyatların her hafta nasıl değiştiğini şaşkınlıkla izliyor.

Peki ne olacak şimdi?

Ekonomideki bu tablo yalnızca hane bütçesini değil, toplumsal dokuyu da derinden sarsıyor. Okullarda temizlik ve güvenlik sorunu hâlâ çözülemedi.

Gençler eğitimden kopuyor; üniversite mezunları iş bulamıyor. Atanamayan öğretmenlerin, hemşirelerin sayısı yüzbinlerle anılıyor. Artık mühendisler arasında bile işsizlik oranı yüzde 40’lara dayanmış durumda.

Bu gidişat sürdürülebilir değil. Artık günü kurtaran değil, geleceği inşa eden politikalara ihtiyaç var. Acilen kamucu politikalar hayata geçirilmeli. Üretim yeniden öncelik haline getirilmeli.

Ülke ekonomisi, dışa bağımlı tüketim sarmalından kurtarılıp milli ekonomiye yönelmelidir. Özelleştirmelere son verilmeli, kamu kaynakları yeniden halkın yararına kullanılmalıdır.

Bu kış çetin geçecek, evet. Ama eğer doğru adımlar atılırsa, bu zorlu kıştan daha güçlü bir bahara uyanmak da mümkün.