Güzel şehirdir Adana. Şu yaz mevsimi dışında gerçekten güzeldir. Sıcaklar çekilmiyor.
Uzmanlar sık sık uyarıyor. Özellikle kronik hastalıkları olanların bu havalarda asla dışarı çıkmamaları gerektiğini sıkça vurguluyorlar. Adana’nın güzellikleri genelde varlıklılar içindir.
Bazı varlıklılar ve politikacıların yanlış uygulamaları nedeniyle Adana’nın güzellikleri de heba edilmektedir.
Örneğin Pozantı gibi güzel bir ilçenin neredeyse kırsalına bile apartman dikmek gibi.
Yoksulu talihsizdir Adana’nın.
Mahkumdur sarı sıcağa, kavrulmaya, yanmaya.
Evden çıkamaz, akşam serinliğinde çıkıp bir yerde bir bardak çay bile içemez.
Hafta sonu eşini, çoluğunu çocuğunu alıp burnunun dibindeki Karataş’a, Yumurtalık ya da Tuzla sahiline gidemez.
Yaylalara zaten gidemez.
Kırar ayağını otur evinde.
Öğünler makarna, patates, bulgurla geçer.
Gençlerin de hali hal değil.
Okumak artık çoğu için kurtuluş umudu olmaktan çıkıyor.
Bakıyorlar etrafına komşusu, yakını, mahalleden bir arkadaşı yakını ya da büyüklerinden biri okumuş mühendis olmuş ama adam işsiz.
Eğitim Fakültesi mezunlarına bakıyorlar, üç harfli marketlerde hamal ya da kasiyer.
Çoğu iş arıyor, çoğu da iş bulma umudunu yitirmiş. Aslında bütün kentlerde o kentim güzelliği varlıklılar içindir.
Plajlar, sahiller, yaylalar, restoranlar, barlar, kafeler, ışıltılıl mekanlar, oteller..
Oralar hep varsıllarla doludur.
Sokaklar, bazen parklar, caddeler, gecekondular, varoşlar, ucuz ekmek kulübeleri önleri, hastanede muayene sıraları… İşte hep buralar yoksullarla doludur. Bir de cezaevleri.
Yoksula uzaktan bakmak kalır şehirlerde, o güzellikleri yaşamak da parayla.
Her şeye rağmen Orhan Veli’nin dediği gibi bedava yaşıyoruz aslında:
Bedava yaşıyoruz, bedava;/Hava bedava, bulut bedava;/ Dere tepe bedava;/Yağmur çamur bedava;/ Otomobillerin dışı,/Sinemaların kapısı,/Camekanlar bedava;/Peynir ekmek değil ama Acı su bedava;/
Kelle fiyatına hürriyet,/Esirlik bedava; /Bedava yaşıyoruz, bedava.