“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
Bu söz, Atatürk’ün sanata verdiği değeri ve sanatın milletin kalbindeki yerini anlatan en güçlü ifadedir. Çünkü Atatürk için sanat, bir milletin nefes alması, umutla yaşaması ve kendini bulmasıydı.
Hayatının her aşamasında sanat, onun yanında bir dost, bir yoldaş, bir teselli olmuştu. Atatürk, Anadolu’nun yanık türkülerini, Rumeli’nin hüzünlü ezgilerini, İstanbul’un ince şarkılarını kalbinde taşır, yorgun gecelerinde gramofonda dinleyerek huzur bulurdu.
Atatürk’ün sevdiği şarkılar, onun kalbini anlatır:
“Manastır Türküsü” ile gençlik yıllarına dönerdi.
“Bülbülüm Altın Kafeste”yi dinlerken gözlerinden yaşlar süzülürdü.
“Fikrimin İnce Gülü” onu Rumeli yollarına götürürdü.
“Vardar Ovası” çalındığında memleket hasreti yüreğine dokunurdu.
Ancak iki şarkı Atatürk’ün kalbinde özel bir yer edinmişti:
“Yanık Ömer” Türküsü Hikâyesi:
Atatürk, “Yanık Ömer” türküsünü ilk dinlediğinde derinden etkilenmiş, gözyaşlarını tutamamıştı. Bu türkü, Çanakkale’de şehit düşen, sevdiklerini ardında bırakıp giden, vatan uğruna yanıp kül olan gençlerin hikâyesini anlatıyordu. Atatürk, cephede kaybettiği silah arkadaşlarını, memleketi uğruna toprağa düşen yiğitleri hatırlamış, “Yanık Ömer” çalarken içindeki derin acıyı bu ezgiyle dile getirmişti. Bu türkü onun için sadece bir şarkı değil, bir milletin fedakârlığını anlatan sessiz bir destandı.
“Gel Gitme Kadın” Şarkısı:
Atatürk’ün çok sevdiği, defalarca dinlemekten asla bıkmadığı bir diğer şarkı da “Gel Gitme Kadın” idi. Bu şarkının hüzünlü ve derin melodisi Atatürk’ün kalbine dokunur, dinlerken kendisini derin düşüncelere götürürdü. Rivayete göre, Florya’da, Dolmabahçe’de ve akşam sofralarında bu şarkıyı gramofonda tekrar tekrar çaldırmış, her dinlediğinde gözleri uzaklara dalmıştı. Çünkü bu şarkının nağmeleri, Atatürk’ün içindeki yalnızlığı, yorgunluğunu, vatan sevgisiyle yanmış kalbini sessizce anlatıyordu.
Atatürk neden sanata değer veriyordu?
Çünkü sanat, milletin sesidir, nefesidir. Bir şarkı bazen binlerce kelimenin anlatamadığını bir anda anlatır. Bir türkü, bir milletin hikâyesini taşır. Bir şarkı bizi geçmişe götürür, geleceğe umut taşır. Sanat, bir milletin ruhunu diri tutar.
Bu yüzden Atatürk, sanatı bir lüks değil, bir ihtiyaç olarak görmüştür.
Bu söz, sanatçının taşıdığı ruhun ne kadar özel olduğunu anlatır. Çünkü sanatçı, milletin kalbidir, hafızasıdır, duygusudur.
Bugün konserlerde bir türkü söylenirken, çocuklar ilk notalarını çalarken, gençler sahnede şarkı söylerken, bu güzelliklerin yaşamasını sağlayan Atatürk’ün bıraktığı mirastır.
Sanat, ailede sevgiyi, toplumda birliği, kalpte umudu büyütür. Sanatla büyüyen bir çocuk hem kendini hem insanları sever, hayata umutla bakar.
Müzik olmadan sessiz, şiir olmadan hissiz, resim olmadan renksiz kalırız. Sanat, insanı insan yapan, milletleri ayakta tutan en güçlü ışıktır.
Bu köşede her hafta, Atatürk’ün izinde sanatın bize taşıdığı güzellikleri ve umudu paylaşmaya devam edeceğim. Çünkü sanat, bir milletin en kıymetli nefesidir.
Sanatla kalın, şarkılarla nefes alın, Atatürk’ün ışığında umudu büyütün…
Sabri Gelicili
Çukurova Metropol Gazetesi Sanat Köşesi Yazarı