Bugün, 6 Şubat 2025… Üzerinden tam iki yıl geçmiş bir tarih, bir anı, bir kayıp… 6 Şubat 2023, Türkiye'nin tarihinde unutulmayacak bir dönüm noktasıydı. O günden bugüne, zaman acı ve kayıplarla dolu olsa da, geriye dönüp bakarken bir şey çok net: Kaybettiklerimiz, kazandıklarımızdan çok daha derin izler bıraktı.
İki yıl önce, sabahın erken saatlerinde, güneydoğu Anadolu ve çevresinde meydana gelen büyük deprem, sadece fiziksel bir yıkıma yol açmakla kalmadı, aynı zamanda ruhlarımızda da büyük bir sarsıntı yarattı. Binlerce bina, yüzlerce kilometre karelik alan, binlerce insan, hem hayatta kalanlar hem de kaybedilenler… Her biri birbirinin içinde birer iz bıraktı.
Depremin ardından yaşanan acı, çok hızlı bir şekilde birlik ve dayanışma ruhuna dönüştü. Türkiye’nin dört bir yanından gelen yardımlar, arama-kurtarma ekiplerinin hızla bölgeye intikali, halkın kenetlenmesi, bu felaketin karşısında bir tür direncin sembolü oldu. Ama asıl soruya geldiğimizde, hala cevapsız bir çok şey var. Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, sorular hala havada. Bu felaket, hangi dersleri bırakabildi? Hangi adımlar atıldı ve bu süreçte gerçekten kalıcı bir değişim sağlanabildi mi?
Zaman, unutmayı hızla getirir, bunu hepimiz biliyoruz. Ancak, depremin üzerinden iki yıl geçse de, bu olayın toplumumuzda yarattığı travmalar hala taze. Birçok insan, kaybettiklerinin acısıyla yaşarken, bazıları da hayatlarını yeniden kurabilmenin huzurunu yaşıyor. Ama geriye dönüp baktığımızda, belki de en önemli soru şu: Acılarla beraber değişim geldi mi? Gerçekten hazırlıklı mıyız, bir sonraki felakete?
Bugün hâlâ yapılan binaların depreme dayanıklılığı, yapılaşma süreçleri ve halkın güvenliği konusunda kayda değer adımlar atılmış olsa da, bu süreçlerin hala tam anlamıyla uygulanıp uygulanmadığını sorgulamak da gerekir. 6 Şubat 2023 depremi, bir uyanış mıydı yoksa bir uykunun içinde kaybolan bir fırsat mı oldu? Elbette, birçok konuda ilerleme kaydedildi. Lakin, aynı felaketin bir daha yaşanması ihtimali göz önünde bulundurulduğunda, bu ilerlemenin ne kadar kalıcı olduğu sorgulanabilir.
Depremler, sadece binaları değil, insanların yaşamlarını, umutlarını ve hayallerini de sarsar. Türkiye, birçok büyük felaketi yaşamış bir ülke. Her deprem bir yıkım değil, aynı zamanda bir yeniden doğuş fırsatıdır da. Bu iki yıl, ülkemizin bu fırsatı ne kadar değerlendirebildiğini gösteren bir sınav olarak tarihe geçecek. Ancak bu sınavın gerçek anlamda başarıya ulaşabilmesi, bizlerin her gün daha fazla sorumluluk alıp, daha dikkatli adımlar atmamıza bağlıdır.
Bütün bu acılara rağmen, umut hala var. Türkiye’nin her köşesinden gelen yardımlar, deprem bölgesindeki yaraların sarılmasına katkı sundu. Her bir yardım, her bir desteğin, bir toplumun dayanışma gücünü ne kadar arttırabileceğini bir kez daha gösterdi. Ancak unutmamamız gereken en önemli şey şu: Depremler sadece fiziki yıkımlar değil, aynı zamanda bizi bir araya getiren, birlikte hareket etmeyi öğreten birer sınavdır. İki yıl önce başlayan bu sınavın hala devam ettiğini ve bizlerin bu sınavdan alnımızın akıyla çıkabilmek için birlikte, omuz omuza çalışmamız gerektiğini hatırlamalıyız.
Zaman ilerledikçe, unutkanlık da artar. Ancak 6 Şubat 2023’ün bıraktığı acı, bu ülkenin hafızasında hep taze kalacak. Bugün, kaybettiklerimize saygı gösterdiğimiz, yaralarımıza dokunduğumuz bir gün olmalı. Hem kaybedilenlerin anısını yaşatmak hem de gelecekte benzer felaketlere karşı hazırlıklı olabilmek adına yapılması gereken daha çok iş var.
İki yıl sonra, 6 Şubat’ı hatırlamak ve bunun üzerinden geçmek, bir daha aynı acıların yaşanmaması adına önemli bir hatırlatmadır. Bizler, her depremde yeniden bir araya gelen, birbirine kenetlenen bir milletiz. Bu kenetlenme, sadece bugüne değil, geleceğe de umut olacak.