Sanat, yüreğime işleyen, ruhuma nefes veren en derin dilim oldu. Kemanın ince iniltisinde kendimi buldum; piyanonun tuşlarında umut aradım; udun derin tınılarında hüzünle konuştum; gitarın tellerinde neşeyi, coşkuyu anlattım.
Benim için sanat, sadece seslerin toplamı değil. Hasret, vuslat, aşk, özlem, hepsi bu nağmelerde gizli. Hicazkâr’ın zarif dokunuşlarından, Hicaz’ın yüreğe dokunan derinliğine; Muhayyer Kürdi’nin kanatlandıran coşkusundan, Hüzzam’ın içli sessizliğine; Uşşak’ın naif güzelliğinden, Nihavent’in kıpırtılı neşesine, Kürdilihicazkâr’ın görkemine kadar her makam, içimde başka bir hikâye yazdı.
Adana’da 35. sanat yılımı kutladığım o gece hâlâ gözlerimin önünde.
Sahneye yalnızca kemanımla çıktım…
Gecenin başında Mahur makamında bir saz eserini hissederek, duyguyla icra ettim.
O an, salondaki sessizlik bile bir melodiydi. Ardından kemanımı usulca bıraktım ve yerime geçerek koroyu yönetmek üzere yeniden sahne aldım.
Mahur ve Rast makamlarında, hem Türk sanat müziğinden hem Türk halk müziğinden seçilmiş eserleri, öğrencilerime ve koristlerime duygu yüklü okuttum.
O gece sadece bir konser değil; gönüllere dokunan, dinleyenlere keyif veren, ezgiyle örülmüş bir sanat şöleniydi.
Şimdi ise hayat beni Adana’dan Osmaniye’ye yeni bir yola çıkarıyor. Oğlum Efe’nin Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nü yetenek sınavında birincilikle kazanması, benim için tarifsiz bir sevinç. Ama mesele sadece babalık gururu değil… Oğlumun yanında olup, ona bu yolda rehberlik etmek, Osmaniye’de de sanata yeni bir nefes olmak… Asıl mutluluğum bu.
Sanat, hangi şehirde yaşarsak yaşayalım, gönülden yapıldığında güzeldir. Ben de Osmaniye’de, genç ve donanımlı sanatçılar yetiştirmek için buradayım. Çünkü müzik, insanları birbirine bağlayan, zamanları ve şehirleri aşan evrensel bir köprüdür.
Bu uzun yolculukta pek çok öğrenci yetiştirdim. Devlet okullarında, özel okullarda, konservatuvarlarda, üniversitelerde müzik öğretmenleri, akademisyenler… Şimdi bu deneyimlerimi oğlumla paylaşmak, onunla birlikte yeni bir sanatçı yetiştirmek, benim için hayatımın en büyük armağanı.
Atatürk’ün sözleri her daim kulağımda:
> “Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz… Hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız. Sanatkâr başkadır.”
Sanata ve sanatçıya gönülden destek veren herkese yürekten teşekkür ediyorum. Çünkü inanıyorum ki, sanatla yoğrulmuş bir hayat, insanı hem kendine hem birbirine daha yakın kılar.
Sanata hizmet etmekten, müziğe nefes katmaktan, kalemimden dökülen bu satırlarla seslenmekten mutluyum, gururluyum.
Sevgi ve saygılarımla.