Adana'nın sıcak rüzgârları, sonbaharın serin esintisiyle karışırken, şehrin kalbi bir kez daha tiyatro perdesinin açılışına kilitleniyor. Sokaklar, her yıl olduğu gibi, sahne tozunun kokusuyla dolmaya hazırlanıyor; çünkü o festival geri dönüyor. 13 Ekim'de başlayacak bu tiyatro şöleni, sadece bir etkinlik değil, adeta bir ruh göçü. Türkiye'nin dört bir yanından gelen sahneler, Adana'nın bereketli toprağına konuyor ve izleyiciyi, günlük hayatın gri perdesinden çekip çıkarıp, renkli bir düşün içine sokuyor.Düşünün: Akşamüstü iş çıkışı, Seyhan Nehri'nin kenarından yürüyerek tiyatro salonuna varıyorsunuz. Kapıda hafif bir heyecan, içeride ise spot ışıkları altında ilk repliklerin yankısı. Bu yıl onuncu kez perdelerini açan festival, komediden dramaya, absürtten tarihî destanlara uzanan bir yelpazede, 22 oyunu 24 gün boyunca izleyiciyle buluşturuyor. İstanbul'un hızlı nabzından Kocaeli'nin sakin ritmine, oradan Anadolu'nun derin hikâyelerine kadar, her sahnede başka bir şehir, başka bir hikâye nefes alıyor. Ücretsiz koltuklar, sanki bir davetiye gibi: "Gel, katıl bu kutlamaya; sanatın özgürce dolaştığı bir alana."Tiyatro, bilirsiniz, en eski ayna gibidir. Bizi kendimize, toplumumuza, acılarımıza ve kahkahalarımıza döndürür. Adana gibi bir şehirde, ki burası hem bereketli ovaları hem de mücadele dolu sokaklarıyla bir tiyatro metni gibi katmanlı, bu festival tam da yerini buluyor. Hatırlayın geçen yılları: Bir oyunda kahkaha tufanı koparken, diğerinde sessiz gözyaşları akmıştı. Bu kez de öyle olacak; belki bir aşk üçgeninde kendimizi bulacağız, belki bir aile dramında geçmişimizi sorgulayacağız. Ama asıl büyü, o toplu catharsis'te: Binlerce insan, aynı anda aynı duyguyu paylaşırken, salonun havası değişir. Sanki Adana'nın pamuk tarlaları gibi, her izleyici bir tohum bırakır sahneye, ertesi gün filizlenir.Peki, neden Adana? Çünkü burası tiyatronun ruhuna yakışır bir yer. Güneşin altında olgunlaşan meyveler gibi, sanat da burada coşkuyla patlar. Festival, sadece izlemekle kalmaz; sohbetlere, tartışmalara, belki bir fincan çay eşliğinde "O replik neydi öyle?" muhabbetlerine dönüşür. Gençler sahne arkasına sızar, ustalarla el sıkışır; yaşlılar ise eski oyunları anımsar, "Bizim zamanımızda..." diye başlar. Bu, bir şehrin nabzını tutan bir ritüel.Eğer hâlâ tereddüt ediyorsanız, şunu söyleyeyim: Hayat kısa, sahne ise sonsuz. Bu festival, o sonsuzluğun bir kapısı. 5 Kasım'a kadar her akşam saat 20.00'de, Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu'nda bekliyor. Bilet mi? Hayır, sadece bir karar: Gitmek. Gidin, perde açılsın; Adana bir kez daha ışıldasın. Kim bilir, belki o sahnede sizin hikâyeniz de oynanır.
Trend Haberler
Şevkin’den Sert Uyarı: “Yüreğir İkinci Sınıf Muamele Görüyor!”
Sahte İsimle Ünlü Yazar Oldu… Firari Katil Villada Yakalandı!
Adana’nın Kalbine Dokunacak Dev Yatırım! Fatma Sütcü Kardiyoloji Merkezi’nin Temeli Atıldı
Adana’da 15 Yıllık Husumet Kanlı Bitti! Oto Lastikçide Silahlı Saldırı
Şafak Operasyonu! 6 İlde Silah Şebekesi Çökertildi: 11 Tutuklama!
Kozan’da Feci Zincirleme Kaza: Hastaneden Acı Haber Geldi!
Yelken Kulübü’ndeki Etkinlik Göz Doldurdu: ‘İyilik Seninle Başlar’ Mesajı Yankılandı!
Bir Kare Bin Kelime! Adana’da Gazetecilere Haber Fotoğrafçılığı Dersi
Prof. Dr. Mustafa İnan’ın Adına Anlamlı Anıt!
Şiddet Gören Kadın Anlattı: ‘Buna Rağmen Üç Çocuğumla Ayakta Duruyorum’