Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 18 Temmuz 2025 tarihinde X platformunda yaptığı paylaşım, sadece bir etkinliğe katılımı değil, aslında Türkiye ile dünyanın en köklü üniversitelerinden biri arasında kurulan kültürel ve akademik bağların simgesel bir göstergesiydi. Gül, eşiyle birlikte Oxford İslam Araştırmaları Merkezi'nin 40. yıl dönümü kutlamalarına katılmış ve Mütevelli Heyeti toplantılarına iştirak etmişti. Oxford gibi bir üniversitede İslam Araştırmaları Merkezi’nin varlığı bile başlı başına merak uyandırıcıyken, bu merkezin Mütevelli Heyeti’nde bir Türk Cumhurbaşkanının yer alıyor olması başlı başına bir onur kaynağı.

Oxford İslam Araştırmaları Merkezi (OCIS), 40 yıl önce dönemin Galler Prensi olan Majesteleri Kral III. Charles’ın desteğiyle kurulmuş bir kurum. Kurulduğu günden itibaren Batı ile İslam dünyası arasında akademik ve kültürel diyaloğu artırmayı hedefleyen merkez, bu doğrultuda önemli bir köprü işlevi görmekte. Abdullah Gül, bu merkezin 17 kişilik Mütevelli Heyeti üyelerinden biri. Heyet, yalnızca akademisyenlerden değil; Malezya’dan Nijerya’ya, İngiltere’den Katar’a kadar geniş bir coğrafyadan liderleri ve kanaat önderlerini bir araya getiriyor.

Merkezin faaliyetleri yalnızca teorik düzeyde kalmıyor. Abdullah Gül ismini taşıyan bir burs programı, İslam dünyasından gelen öğrencilere destek sunuyor. Ama belki de dikkat çekici diğer burs programı "Ertegün Beşeri Bilimler Burs Programı” (Ertegun Graduate Scholarship Programme in the Humanities) . Oxford Üniversitesi’nin tarihî kampüsünde yer alan Ertegün House for the Study of the Humanities, adını bir Türk aileden alıyor. Bu isim, sadece bir bina tabelasında değil, aynı zamanda Türkiye-ABD ilişkilerinin çok katmanlı tarihinin önemli bir simgesi olarak da varlığını sürdürüyor. Bu burs, Türk-Amerikan müzik yapımcısı Ahmet Ertegün’ün ismini taşıyor. Peki kimdir bu isim?

Ahmet Zahrettin Sebuhi Ertegün, 1923 İstanbul doğumlu ve Atlantic Records'un kurucusu. Müzik dünyasında Ray Charles’tan The Rolling Stones’a kadar birçok ismi keşfeden ve dünya müziğine yön veren bir figür. Ahmet Ertegün, sadece bir müzik yapımcısı değil; aynı zamanda bir kültür elçisiydi. Kardeşi Nasuhi Ertegün ile birlikte kurduğu Atlantic Records, bir dönem Amerikan müziğinin kalbinin attığı yer oldu. Aslında o dönem de dünyanın dinlediği Amerikan müziklerini dünyaya plaklar ile dinleten bir Türk.

Aileye baktığımızda ise daha da ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Babaları Mehmet Münir Ertegün, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin önde gelen diplomatlarından biri. Münir Ertegün, Türkiye’nin ABD nezdindeki ilk büyükelçilerinden biridir. 1934-1944 yılları arasında Washington’da görev yaptı. Görevi süresince hem Türkiye Cumhuriyeti’ni uluslararası düzeyde başarıyla temsil etti hem de Türk-Amerikan dostluğunun gelişmesine büyük katkı sağladı. Ertegün’ün Washington’daki rezidansı, dönemin siyah-beyaz ayrımcılığının hüküm sürdüğü ABD’de siyahi caz sanatçılarının da sahne aldığı bir buluşma noktasıydı. O günlerde, Amerikan toplumunun büyük kısmı bu tür bir kapsayıcılığa ve eşitliğe kapalıyken, bir Türk büyükelçinin evinin caz müziğinin özgür ruhuna kapılarını açması hem şaşırtıcı hem de etkileyiciydi.

Aile kökenlerine indiğimizde, Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi karşımıza çıkıyor. Ahmet Ertegün’ün dedesi İbrahim Edhem Efendi bu tekkenin son postnişîniydi. Bu tekke, Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’ya cephane ve asker sevkiyatında gizli üs olarak kullanılan, aydınların ve askerlerin buluşma yeri olan bir merkezdi.

Ahmet Ertegün’ün eşi Mica Ertegun ise Oxford’daki Ertegün Burs Programı'nın hayırsever kurucusu. 2012’de kurulan bu program, beşeri bilimlerde 20’ye yakın öğrenciye her yıl burs sağlıyor. Mica Ertegun, Oxford’da bir bina tahsis ettirip Ertegun House'u kurarak bursiyerlere bir çalışma ve etkileşim alanı oluşturdu. 2017’de Kraliçe II. Elizabeth tarafından Onursal CBE nişanı ile ödüllendirildi.

1944 yılında Münir Ertegün, görevdeyken Washington’da vefat etti. Dönemin koşulları göz önüne alındığında, naaşının Türkiye’ye nakli oldukça zorlu bir süreç olabilirdi. Ancak bu noktada devreye giren bir detay, hem tarihsel hem de sembolik açıdan büyük anlam taşıyor: II. Dünya Savaşı sonrasında, 5 Nisan 1946’da ABD donanmasına ait USS Missouri zırhlısı, Münir Ertegün’ün naaşını Türkiye’ye getirmek üzere İstanbul’a demirledi. Bu ziyaret, sadece bir cenaze töreni vesilesi değil, aynı zamanda ABD’nin Türkiye’ye olan stratejik ilgisinin ve desteğinin güçlü bir sembolüydü. Missouri zırhlısının gelişi, Soğuk Savaş’ın ilk kıvılcımlarının atıldığı dönemde, Türkiye’nin Batı’ya yönelişinde önemli bir psikolojik eşik olarak yorumlandı.

USS Missouri’nin İstanbul’a gelişi, halk tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Zırhlının ihtişamı, Amerikan deniz gücünün bir temsiliydi; ancak asıl dikkat çeken şey, bu gösterişli gelişin ardındaki diplomatik nezaketti. ABD, bir Türk diplomatına ve onun ülkesine, bir savaş gemisiyle saygı duruşunda bulunuyordu.

Münir Ertegün’ün çocukları da bu tarihsel anlatının bir parçası oldu. Oğulları Ahmet ve Nesuhi Ertegün, ABD’de müzik sektöründe büyük başarılara imza attı. Özellikle Ahmet Ertegün, Atlantic Records’un kurucusu olarak Ray Charles, Aretha Franklin, The Rolling Stones gibi efsane isimlerin kariyerlerinde rol oynadı. Babalarının kültürel açıklık ve diyalog mirasını, müziğin evrensel diliyle devam ettirdiler. Ahmet Ertegün’ün vefatından sonra Oxford Üniversitesi’nde onun adına kurulan “Ertegün Burs Programı” ve “Ertegün House” ise sadece Türkiye-ABD ilişkilerinin değil, aynı zamanda bilim, sanat ve kültürün sınır tanımaz gücünün bir nişanesi oldu.

Missouri zırhlısının boğaz sularında taşıdığı sadece bir cenaze değildi; aynı zamanda bir çağın mesajıydı: Türkiye, Batı ile omuz omuza durmak istiyordu. Ertegün’ün şahsında temsil edilen bu diplomatik zarafet, hem siyasal hem kültürel bağlamda kalıcı bir iz bıraktı.

Bugün Oxford’daki Ertegün House’da yürütülen beşerî bilimler araştırmaları, o tarihî bağların modern bir yansımasıdır. Kimi zaman diplomasi, bir zırhlının güvertesinde sessizce geçer boğazlardan; kimi zaman bir caz melodisinde, kimi zaman da bir üniversite binasının tabelasında yeniden yankılanır…