Adana denince akla ne gelir? Kebap, sıcak, belki de biraz kaotik bir şehir. Ama neden bu bereketli, hayat dolu kent bazılarında olumsuz bir izlenim bırakıyor? Adana’nın “kötü şöhreti” bir yanıyla gerçeklere, bir yanıyla da önyargılara dayanıyor. Gelin, bu imajın ardındaki hikayeyi, Adana’nın sokaklarından yükselen samimiyeti ve gölgede kalan güzellikleri keşfedelim.

Adana’nın olumsuz algısının temelinde, şehirle ilgili anlatıların hep aynı karanlık noktalara odaklanması var. Büyük bir metropol olarak Adana, her kalabalık şehir gibi zaman zaman asayiş olaylarıyla anılıyor. Trajik vakalar, dramatik manşetler, kentin ismini gölgeliyor. Oysa bu, Adana’nın yalnızca bir yüzü. Hangi büyük şehirde sorun yok ki? Adana’yı sadece bu hikayelerle yargılamak, bir kebabı sadece etiyle tanımlamak gibi haksızlık.

Sıcak ve nem de Adana’nın imajına gölge düşüren etkenlerden. Yazın bunaltıcı havası, sokak muhabbetlerinde ve internet esprilerinde abartılı bir şekilde yer buluyor. “Adana’da terlemeden duramazsın” diyorlar. Evet, yazlar sıcak, ama bu şehir o sıcağa rağmen capcanlı. Seyhan Nehri’nin serinliği, akşamüstü sokaklardaki muhabbet, Adana’yı yaşanmaz değil, aksine unutulmaz kılıyor.

Bir diğer mesele, kentin demografik yapısına yönelik genellemeler. Adana, tarih boyunca farklı kültürlerin buluştuğu bir mozaik. Yine de bazıları, bu çeşitliliği “sorun” gibi görüyor. Oysa Adana’nın ruhu, bu zenginlikte saklı. Caz kulüplerinden antik kentlere, bu şehir her zaman kucaklayıcı oldu. Önyargılar, bu gerçeği gölgelese de, Adana’yı tanıyanlar onun samimiyetini bilir.

Altyapı meseleleri de cabası. Bozuk yollar, zaman zaman taşan sulama kanalları, şehir yönetiminin eleştirildiği noktalar. Ama Adana, bu sorunlara rağmen durmuyor. Kültürel festivaller, yenilenme projeleri, şehrin enerjisi hep ayakta. Adana’yı sadece eksikleriyle görmek, onun hikayesini yarım bırakmak demek.

Peki, Adana’nın asıl yüzü ne? Adana, kebap kadar bici bici, şalgam kadar muzlu süt. Adana, sinema festivalleri, tarihi dokusu, neşeli insanları. Sokaklarında “gardaş” sesini duyarsın, maç günleri mavi-lacivert bir coşkuya kapılırsın. Adana, sıcağına rağmen serin muhabbetler, geçmişten bugüne taşıdığı hikayelerle dolu bir şehir.

Adana’nın kötü izlenimi, ona yakıştırılan etiketlerden, eksik anlatılan hikayelerden doğuyor. Bu şehri anlamak için bir akşamüstü Seyhan’ın kıyısında yürümek, bir kebapçıda dostlarla gülmek gerek. Adana, önyargıların gölgesinden çıkmayı hak ediyor. Çünkü Adana, sadece bir şehir değil, bir yaşam biçimi.