Bugün 30 Ağustos. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün düşman birliklerini Anadolu'dan göndermek amacıyla başlattığı harekât başarıyla taçlandığı gündür 30 Ağustos.
103 yıl önceydi. Yunan ve Türk ordusu insan ve tüfek yönünden birbirine denkti ama makineli tüfek, top, uçak ve özellikle motorlu araçlarıyla üstünlük Yunan ordusundaydı. Yalnız süvari olarak Türk ordusu üstünlüğe sahipti.
Mustafa Kemal Atatürk, 19 Ağustos 1922’de Ankara’dan Akşehir’e giderek 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini vermiştir. 27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken Türk ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçmiş, bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü gayretle gerçekleştirilmiştir.
İşte o büyük zafer kurtuluşa giden yolu açtı.
Düşman bu topraklardan çekildi.
“Ya istiklal ya ölüm!” diyerek yola düşen, tüm imkansızlıklara rağmen bağımsız bir Cumhuriyet kuran Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının ilk işi, egemenliği kayıtsız şartsız millete vermek olmuştur.
Peki bizler cumhuriyetin değerini bildik mi?
30 Ağustos Zafer Bayramımız değildir sadece. 30 Ağustos destan destan yazılan bir tarihtir.
Ezilen uluslar arasında il kurtuluş mücadelesini, vermiş bir halkız.
Böylece tüm mazlum milletlere ışık olmuş bir geçmişimiz var bizim.
Düşünün; Çin bile kapitülasyonlardan Türkiye Cumhuriyetinden sonra kurtuldu.
Osmanlı İmparatorluğu'nda yabancılara verilen ekonomik, adli, idari hak ve ayrıcalıklardı kapitülasyon…
Cumhuriyetti bizi teba olmaktan çıkarıp yurttaş yapan.
Mirastan mahrum bırakılan kadını kumalıktan öğretmenliğe, savcılığa, milletvekilliğine, başbakanlığa yükselten.
Bu ülke kolay kurtarılmadı.
Bu ülke kolay kurulmadı.
Değerini bilelim.
Zafer bayramımız kutlu olsun.