Öyle bir çağa denk geldik ki şarkılarını anlamakta güçlük çekiyoruz. Güçlük çekmemiz bir yana şarkı demeye bin şahit gerektirecek kadar bizi yoran kulağı tırmalayan ve hiçbir anlam ifade etmeyen adına ne diyeceğimi bilemediğim birçoğu sözlü slogan dolu anlam ifade etmeyen kelime dolu yeni jenerasyonunun daha çok müzik dedikleri bir şeyler dinliyoruz.

Ne dinlediğimizi bizlerde bilemiyoruz. Seksenlerin doksanların o şairane o her tınısı yüreğimizi titreten defalarca dinlesek de asla bıkamadığımız o müziklerinin zamanı belki aralarından bir tane avam şarkı çıkardı. Onu beğenmezdik. Hatırlıyorum o zamanları…Ama inanın şu an o yılların beğenmediğimiz şarkıları bile nur nimetmiş diyoruz.

Şarkı yapmak amacından çıkmış durumda. Artık sırf gündem olmak ya da dijital platformlarda daha çok görünmek veya tık almak için yapılan işler insanları yorup bu tür müziklerden ve insanlardan uzaklaştırıyor. Hep bir ağızdan nerede o eskiler demenin ötesinde hep 80’ler ve 90’lar dinliyoruz. Eski sanatçıları (gerçekten adıyla kendiyle hakkıyla sanatçı kelimesini dibine kadar hak eden) çok özlüyoruz.

O şarkılar hala bizim için çok kıymetli ve ne acı ki böyle bir zaman bize onların kıymetini daha çok hatırlatıyor ve özletiyor. Size tavsiyem açın YouTube dan söz müzik belgesellerini izleyin. Sezen Aksu'dan Ajda Pekkan’a hatta özellikle Aysel Gürel’e... Bu üç belgeseli izleyince bu insanların ve onların arkalarındaki insanların ne kadar derin ne kadar özel olduğunu; müziklerin nasıl ortaya çıktığını; ve hala yıllar geçmesine rağmen yediden yetmişe aşkla dinlendiğini size kanıtlıyor.

Ben her izleyişimde bir kere daha hayran kalıyorum bu isimlere... Sizlere de tavsiye ederim.

Sağlıcakla kalın

Haftaya görüşmek üzere