Adana, sıcağın kenti. Yaz aylarında termometreler 40 dereceyi aşarken, nemle birleşen bu kavurucu hava, şehirde yaşamı zorlaştırıyor. Özellikle çocuklar ve gençler, serinlemek için kendilerini şehir içinden geçen sulama kanallarının serin sularına bırakıyor. Ancak bu masum serinleme çabası, ne yazık ki sık sık trajedilere dönüşüyor. Her yıl, Adana’nın kanallarında boğularak hayatını kaybedenlerin sayısı yürek burkuyor. Peki, bu kayıpların önüne geçmek için neler yapılabilir?

Adana’nın sulama kanalları, tarım arazilerini sulamak için tasarlanmış, ancak yazın gençlerin serinleme noktası haline gelmiş durumda. Bu kanallar, derinlikleri, güçlü akıntıları ve kaygan zeminleriyle adeta birer tuzak. Çoğu çocuk ve genç, yüzme bilse de bilmese de bu tehlikeli sulara atlıyor. Aileler, çocuklarının nerede olduğunu bilmeden, bir anlık serinlik arayışı hayatlara mal oluyor. Geçtiğimiz yaz, sadece birkaç ay içinde, Adana’da kanallarda boğulan gençlerin sayısı çift hanelere ulaştı. Bu, bir istatistikten çok daha fazlası; her biri bir aile, bir umut, bir gelecek demek.

Sorunun kökeninde yatan birkaç temel mesele var. İlk olarak, Adana gibi sıcak bir şehirde, halka açık, güvenli ve ücretsiz yüzme alanlarının eksikliği. Belediyeler, gençlerin ve çocukların yaz aylarında serinleyebileceği havuzlar ya da güvenli rekreasyon alanları konusunda yeterince yatırım yapmıyor. İkincisi, kanalların çevresinde yeterli güvenlik önlemi olmaması. Uyarı levhaları, çitler ya da düzenli devriyeler gibi basit ama etkili önlemler bile çoğu bölgede bulunmuyor. Üçüncüsü ise farkındalık eksikliği. Aileler ve gençler, kanalların tehlikeleri hakkında yeterince bilgilendirilmiyor.

Peki, çözüm ne? Öncelikle, Adana’da halka açık yüzme havuzlarının sayısı artırılmalı ve bunlar özellikle dar gelirli ailelerin erişebileceği şekilde ücretsiz ya da düşük maliyetli olmalı. Belediyeler, yaz aylarında gezici havuzlar gibi yenilikçi çözümlerle mahallelere ulaşabilir. İkinci olarak, kanalların çevresine güvenlik çitleri çekilmeli ve tehlikeli bölgelerde uyarı levhaları çoğaltılmalı. Ayrıca, okullarda ve yerel medyada düzenli olarak bu konuda farkındalık kampanyaları düzenlenmeli. Gençlere ve ailelere, kanalların tehlikeleri anlatılmalı; yüzme bilmeyen çocuklara ise ücretsiz yüzme kursları sağlanmalı.

Adana’nın sıcağına çare ararken, gençlerimizi kaybetmek kader değil. Bu şehir, sadece kebabıyla, şalgamıyla değil, çocuklarının güvende olduğu bir yer olarak da anılmayı hak ediyor. Yetkililerin, sivil toplumun ve halkın el ele vermesiyle, bu trajedilere bir son verebiliriz. Unutmayalım, bir çocuğun gülüşü, hiçbir serinliğin yerini tutmaz.