Adana, sıcacık insanları, damak çatlatan lezzetleri ve tarihi dokusuyla Akdeniz’in en çekici şehirlerinden biri. Kebabın başkenti olarak anılsa da, Adana sadece mutfağıyla değil, tarih, kültür ve doğa harmanıyla da gezginlerin gönlünü fethediyor. Gelin, bu şehri adım adım keşfedelim ve Adana’nın ruhunu birlikte hissedelim. İlk durağımız, şehrin kalbi sayılan Taşköprü. Seyhan Nehri’nin üzerinde zarifçe uzanan bu Roma dönemi eseri, Adana’nın simgesi. 4. yüzyıldan kalma bu köprü, gün batımında nehrin yansımasına karışan ışıklarıyla adeta bir tabloya dönüşüyor. Köprüde yürüyüp, etraftaki çay bahçelerinde bir bardak demli çay içmek, Adana’nın huzurlu ritmini hissetmek için birebir. Seyhan Nehri’nin kıyısında biraz daha vakit geçirmek isterseniz, Merkez Park tam size göre. Geniş yeşil alanları, göletleri ve yürüyüş yollarıyla burası, şehir hayatının telaşından uzaklaşmak isteyenler için bir vaha. Çocukların koşturduğu, ailelerin piknik yaptığı bu parkta, Adana’nın samimi atmosferini soluyabilirsiniz. Tarih meraklıları için Ulu Camii ve çevresi olmazsa olmaz. 16. yüzyıldan kalma bu ihtişamlı yapı, Ramazanoğlu Beyliği’nin izlerini taşıyor. Caminin siyah ve beyaz mermerlerle süslü minaresi, adeta bir sanat eseri. Hemen yanındaki Ramazanoğlu Medresesi ve Külliye de tarihin tozlu sayfalarına kısa bir yolculuk vadediyor. Buradan çıkıp, dar sokaklarda kaybolursanız, kendinizi bir anda Adana’nın meşhur Kazancılar Çarşısı’nda bulabilirsiniz. Baharat kokularının yükseldiği, esnafın güler yüzle karşıladığı bu çarşıda, yöresel lezzetlerden hediyelik eşyalara kadar her şeyi bulmak mümkün. Adana denince akla gelen bir diğer durak, Büyük Saat Kulesi. 1882’de inşa edilen bu kule, 32 metre yüksekliğiyle Türkiye’nin en uzun saat kulesi unvanını taşıyor. Çevresindeki tarihi doku ve hareketli sokaklar, Adana’nın geçmişle bugünü nasıl harmanladığını gözler önüne seriyor. Kulenin gölgesinde bir simit alıp, sokak aralarındaki kahvehanelerde soluklanmak, şehrin nabzını tutmanın en güzel yolu. Doğa severler için ise Adana’nın biraz dışına çıkmak şart. Kapıkaya Kanyonu, şehir merkezine yaklaşık bir saat mesafede, doğayla baş başa kalmak isteyenler için harika bir rota. Yemyeşil vadiler, serin sular ve yürüyüş parkurlarıyla burası, özellikle bahar ve yaz aylarında doğaseverlerin uğrak noktası. Kanyonun dinginliği, Adana’nın enerjik ruhuyla zıtlık yaratıyor ve bu tezat, şehri daha da özel kılıyor. Elbette Adana’yı Adana yapan şeylerden biri de mutfağı. Ciğer kebap, Adana kebap ve şalgam üçlüsü olmadan bu şehirden ayrılmak olmaz. Sabahın erken saatlerinde bir tabak bici bici yiyerek serinlemek ya da öğle sıcağında bir kâse şırdan tatmak, Adana’nın sokak lezzetleriyle tanışmanın en güzel yolu. Yerel lokantalarda, salaş ama samimi mekânlarda bu tatları deneyimlemek, şehri midenizle de keşfetmek demek. Adana, sadece gezilecek yerleriyle değil, insanlarının sıcaklığı, sokaklarının enerjisi ve tarih kokan köşeleriyle de sizi içine çeken bir şehir. Buraya gelip de “Bir daha gelsem mi?” diye düşünmeyen yoktur. Adana, bir kez tanışan herkesi kendine âşık eden, sıcacık bir Akdeniz masalı. Hadi, rotanızı bu güzel şehre çevirin ve kendi Adana hikâyenizi yazın!