Seçilenler ya da atananların yerel derebeylik süreci, henüz yeni başlamasa da en küçük ilçelerin bile seçilmişlerinde artık bir tek adamlığa doğru gidiş var.
Sıfır haber diye yollanan saçma sapan içi boş bültenler, sosyal medyadan düğün, nişan, cenaze paylaşımları.
Birer kibir abidelerine dönmeleri, şımarıklık, ukalalık, tevazudan uzak, egolu, yapıcı eleştiriler karşısında bile tahammülsüz birer zorbaya dönüşmeleri, kalabalıklar karşısında şov yarışında olmaları, kendilerinden daha önde ve bilgili olanlara karşı aşırı kıskançlıkları ve öfkeleriyle bakalım nasıl kıracaklar bir daha o cam tavanları.
Ulaşılmaz, halktan kopuk, kalabalıklara el sallayıp tatminsiz egolarını okşamalarıyla aslında kimileri de bir görgüsüzlüğün orta yerinde paçalarından akan cehaleti göstere göstere yola devam ediyor.
Yoksulluk, barınma sorunu, sefaletin en acımasız haliyle yaşanması, işsizlik, yıllarca okuyup, mezun olup ondan sonra ömrünün en güzel yıllarını işsizlikle geçirenler, yok sayılanlar, emekli ve asgari ücretle geçinemeyenler, çocukları gözlerinin önünde mum gibi eriyenler, bu dünyada kızılca kıyameti yaşayanlar ile gerçekten adalet, laik sosyal hukuk devleti, gerçek anlamda bir toplumsal barış ve değerlerinin korunması için yüreği atanların getirdiği bir süreç var şimdi.
Bu süreç meydanları dolduruyor doldurmasına ama bir de umudunu kaybedenler var.
Umutsuzlar ve mutsuzlar ordusuna o umut mutlaka yeniden aşılanmalıdır.
Özellikle Adana’da, bazı seçilmişleri ve sevseniz de sevmeseniz de arandığı zaman erken ya da geç dönüş yapan da var, asla ulaşılmayanlar da.
Ulaşılmaz bir seçilmişlik örneği. Kimi jakoben, kimi yetersiz, beceriksiz, vizyonsuz...
Her şeyi eline, yüzüne bulaştıran, etrafları biat edenlerden geçilmeyen, dört bir yanları muhbir kaynayan küçük küçük ya da biraz da büyük alanları yönetenler.
İnsan, “liyakat nedir” diye düşünüp şöyle bir etrafına baktığı zaman gerçekten utanç duyuyor.
Peki, o mutsuz ve umutsuzlar ordusuna yeniden umutları hangi parti örgütleri, belediye başkanları bir gün yeniden aşılayacak?
Bu halk, en büyük yarasını bile sarar sararmasına da yönetenler neden bir yönetememe krizine neden olan tek adamlığın yaşattığından ders almaz da inadına daha dün seçilenler bile bir tek adamlık yarışına girer?