Son günlerde dünya gündeminde en çok konuşulan konulardan biri, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın yapay zekâ ile oluşturulmuş “Papa” görüntüsünün sosyal medya platformu X’te paylaşılması ve ardından gelen gerçek papalık seçimiydi. Ancak bu seçimde dikkat çeken asıl detay, yeni papanın kendine "Leo" ismini seçmiş olmasıydı. Çünkü bu tercih, biz Türkler için hem tanıdık hem de tarihsel olarak derin anlamlar taşıyan bir noktaya işaret ediyordu. Peki, neden? Gelin, tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkalım...

Diplomasiyle Durdurulan Bir Sefer: I. Leo ve Attila

Yeni seçilen Papa XIV. Leo’dan önce, tarih Papa I. Leo’yu (Leo Magnus – Büyük Leo) tanımıştı. 5. yüzyılda görev yapan bu ruhani lider, yalnızca dini değil, diplomatik yönüyle de anılır. Türk tarihiyle kesiştiği nokta ise oldukça çarpıcı: Hun İmparatoru Attila'nın 452 yılında Roma’ya doğru ilerleyişini, dönemin şartlarına göre cesur ve etkili bir şekilde durdurmasıyla.

Papa I. Leo’nun Attila ile görüşmesi, tarihin en önemli barış müzakerelerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Bu buluşma, "Büyük Leo ve Attila'nın Buluşması" adıyla İtalyan Rönesans sanatçısı Raphael'in bir freskine konu olmuş ve eser günümüzde Vatikan’da sergilenmektedir.

Leo, yalnızca dini gücünü değil, diplomatik zekâsını da kullanarak Attila'yı Roma'yı yağmalamaktan vazgeçirmiştir. Elbette bunun bir bedeli vardı: Roma, Hunlara önemli miktarda hazine verdi. Hatta bu hazinelerin Hun prenseslerinin çeyizi olarak kullanıldığına dair kayıtlar mevcuttur. Ancak önemli olan, bir papanın savaş yerine diplomasiyi seçmesi ve bunu başarmasıydı.

Papa VI. Alexander ve Tordesillas: Haritaları Değiştiren Bir İmza

Yüzyıllar sonra bir başka "dönüştürücü" papa sahneye çıktı: Papa VI. Alexander (Rodrigo Borgia). 15. yüzyılın sonunda dünyanın en büyük iki denizci gücü olan İspanya ve Portekiz, yeni keşfedilen topraklar üzerinde büyük bir rekabet içindeydi. Bu çekişmeyi çözmek için araya giren kişi ise yine bir papaydı.

Papa VI. Alexander, 1493 yılında yayımladığı "Inter Caetera" fermanıyla dünya üzerindeki keşfedilmemiş toprakları hayali bir çizgiyle ikiye ayırdı. Bu çizgiye göre batı İspanya'ya, doğu ise Portekiz'e ait olacaktı. Ancak bu çizgi Portekiz tarafından adil bulunmayınca, ertesi yıl (1494) Tordesillas Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma, çizgiyi biraz daha batıya kaydırarak Brezilya’nın Portekiz'e geçmesini sağladı. Dünya, bir papanın kaleminden çıkan kararlarla şekilleniyordu.

Papa XIII. Leo: Sosyal Adaletin Ruhani Sözcüsü

Bugün XIV. Leo adını alan yeni papanın, bu ismi seçmeden önceki son örneği Papa XIII. Leo'ydu. 19. yüzyılın sonunda (1878–1903) görev yapan XIII. Leo, özellikle emek, işçi hakları ve sosyal adalet konularındaki duruşuyla bilinir. Yazdığı "Rerum Novarum" adlı ansiklika (Papa’nın tüm Katolik dünyasına hitaben yayımladığı resmî mektuplara verilen ad), Katolik dünyasında işçi haklarını savunan ilk resmî belgedir. Bu yönüyle XIII. Leo, yalnızca dini bir lider değil, aynı zamanda çağının sosyal meselelerine duyarlı bir figürdü. Ve bu geçmiş, bugün Leo ismini tercih eden bir başka papanın niyetlerine dair ipuçları veriyor olabilir.

XIV. Leo: Chicago’dan Konklav’a Uzanan Yol

Gelelim günümüze… Doğum adı Robert Francis Prevost olan ve Chicago, Illinois doğumlu kardinal, 2025 yılında yapılan konklav sonucunda Katolik dünyasının yeni lideri olarak seçildi. 133 kardinalin oyladığı seçimde 267. Papa unvanını aldı. Katolik geleneklerine uygun olarak, kendisine yeni bir isim seçmesi istendiğinde tercihini "Leo"dan yana kullandı. XIV. Leo olarak ilan edildiğinde, yalnızca ilk Amerikalı papa olarak tarihe geçmedi, aynı zamanda geçmişteki "Leo"ların mirasını da üstlendi.

Chicago gibi çok kültürlü, göçmenlerin yoğun olduğu bir şehirde yetişmiş olması, onun evrensel meselelere duyarlılığını artırmış olabilir. Daha önce Vatikan’daki bazı önemli görevlerde bulunan XIV. Leo’nun, özellikle Amerika kıtasındaki Kilise’nin sorunlarına çözüm arayışı ve Latin Amerika ile olan yakın ilişkileri dikkat çekici. 2023'te Papa Francis, onu Roma Kuriyası'ndaki önemli bir pozisyon olan Piskoposlar için Dicastery'nin Valisi olarak atadı. Bu ofis, dünya çapındaki piskoposluk için adayları değerlendirmek ve önermekle sorumludur. Bu rol, Prevost'un Katolik Kilisesi içindeki görünürlüğünü ve etkisini artırmış, onun küresel ölçekte daha aktif bir papa olacağının sinyallerini vermiştir. Cesur, kararlı ve diplomasiye yatkın bir profil çiziyor.

Ve Şimdi...

Dünya tarihine baktığımızda, 15. yüzyılda denizcilik üzerine büyük güce sahip olan İspanya ve Portekiz, Tordesillas Antlaşması ile dünyayı Papalık aracılığıyla paylaşmıştı. Bugün ise küresel güç dengesinin ağır oyuncuları Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere karşımıza çıkıyor. Tarihteki her 'Leo', bulunduğu çağın sorunlarına dini ve diplomatik araçlarla çözüm arayan bir lider oldu. Peki, diplomasi yetenekleriyle öne çıkan, cesaret ve güç anlamlarıyla birlikte anılan "Leo" ismini taşıyan, Papa XIV. Leo… acaba dünyayı bu kez Amerika ve İngiltere arasında paylaştırmak ister mi ?