Kalabalıktı kent, ama küçüktü, tanışmamıştık sadece, birbirimize çok benziyorduk lakin. Ateş yandı söndü, kirpiği ıslandı. Bırakın sağılsın ananız, bu gelen çağın masalıydı. Kapayacakken gözünü yeşil yandı. Hangi yazar söyledi dönüp dolaşıp Mevlana olacağını. Aklıma yakındı, başka türlü çekmiyordu beni. Seviyorduk acılı kebabı dumanı tüterken. Lakin, hiçbir kadın çekmedi dinden çektiği kadar. Gelirsem kim benimle hayat üstü sohbet eder ki, şurada dururken sözlerimiz. İspatlaya bilirim kendimle her konuda kıran kırana tartıştığımı. Yeniyim ben sizlere, her aklınıza geldiğimde. Sizlerle yarışmaya gerek duymuyorum açıkçası, ben kendimle yeteri derecede boy ölçüşüyorum. Özlemek ne hoş şeymiş, neyim var neyim yokla sana taşınıyorum. Eksiklerimi konuşarak kendilerini tamamlamaya çalışıyorlardı. Nerede ikamet ediyor şu tanışmadıklarım. Zil çaldı. Ben bir okulum, sayfa sayfa. Bu sefer seyirci olayım dedim, yoktu sahnede oyun. O, o değildi, meraklandım ondaki o kimdi? Essahtan, siz ben de ne kadar varsınız? Sordum, hayret, kim olduğumu bilen çok çıktı. Ölüm geliyordu, dikkate almadık, mirasımız işe yaradı. Destan yazmadığın sayfaya biri çıkar mavralar yazar. Boşa faydalandı etkin pişmanlıktan. Hızlandı yağmur, kitaba sığındım, şiddet arttı; Nazım'la, Korkmazgil'le, Süreya'yla çıktım sokağa, solumda Özenç, koluma girmişti Adem Kütük, şiir yazıyordu Gündüzalp törpüleyerek kalemini. Öğrendi kitaplarıma hürmet etmeyi, onlara birleşmeyi getiriyordu. Kıymet bilene ömür vermeli, önündeyse bir tuvalin, yok oturmuşsa çatlak toprağa kürek ve kazma tutuşturmalı eline. Son yoktu, var olan sonun başlangıcıydı.