Hayat ne kadar garip. Geçtiğimiz günlerde adını vermeyeceğim. Çok sevdiğim bir oyuncunun röportajına denk geldim. Amerika’da aktörlük eğitimi almış. Orada okurken Holywood’un en büyük starlarından biri de öğretmenlerinden biriymiş. Onu anlatırken muhteşem bir insandı. Kafası çok farklı çalışan bir aktördü. Zekâsı düşünceleri muhteşemdi. Çok kıymetliydi diyor. Peki nedir onu farklı yapan diye soruyor sunucu? Acaba biz mi çok fazla gözümüzde büyütüyoruz o aktörü diyor. Türk oyuncu hayır cevabını veriyor. Az bile büyütüyoruz aslında diyor. Ders verirken bir cümle kurardı ve siz onun anlamını anlarken o çoktan evine dönmüş olurdu diyor. Sizden çok ileride çalışan bir kafaya sahipti diyor. Çok büyük bir aktördü. Kimseden çekinmezdi. Ayıp olurdan çekinmezdi. Burada şimdi bu yapılır mı düşüncesinden asla çekinmezdi diyor. Ve ben sahnede oynarken öyle anlarla karşılaştığımda hep o Hollywood aktörünün bu cümlesi aklıma gelir diyor Türk oyuncu ‘Neden korkuyorsun ki?’

Bizim hayattaki en büyük problemlerimizden biri bu aslında bu bende de var. Bu bunu okuyan sizlerde de var. Hepimizde bu az da olsa var. Halen kulağımızda büyürken bizlere söylenilen: ‘Yavrum onu giyersen dışarıda olmaz.’ Bak bunu burada söylersen çok ayıp olur yanlış olur’ bunu şimdi yapma bence sonra yap bak ne derler sonra gibi artık kafamızın içine maalesef çocukluktan itibaren işlenen, yer etmiş cümleler dizisi… Biz oyunculuk anlamında da sırf bu yüzden kendimizi bir salamıyoruz tabiri caizse. O yüzden de yerimizde sayıyoruz. diyor. Bende buna katılıyorum. Yalnız oyunculukta değil sanatın birçok dalında da bu böyle aslında.

Dans ederken etrafı izlemeden dansına konsantre olarak dans etmelisin mesela. Sanki o salonda tek başınaymışsın gibi. Resim yaparken bunu kim görecek düşüncesiyle resmini şekillendirmemelisin. Renkler ve çizim sana nasıl doğru geliyorsa, o şekilde yapmalısın ne olursa olsun. Ya da sahnede şarkı söylerken arkandaki koro ya da vokaller nasıl benim üstüme çıkar ya da ne düşünürler böyle olursa demeden gereğini yapmalısın ki başarılı olabilesin. Yani görüyorsunuz ki bu hayatta birçok dal da var. Böyle olunca ya da içinden çıkılamayacak bir durumda hissedince kendimi hep yüzme dalında yarışan sporcular gelir aklıma mesela.  O düdük çalınca yüzme başlayınca, hiç kimse dönüp rakibim nerede diye bakmaz mesela değil mi? Bakarsa eğer zaten yarışı baştan kaybetmiş sayılır. Herkes kendi stiline kendi kafasındaki düşünceye plana programa göre yarışır. Kazanır ya da kaybeder.

Hayat da böyledir aslında. Tereddütlerimizden, kaygılarımızdan, kafamızın içindeki kalıplaşmış cümlelerden,  azade, yaptığımız iş nasıl olması gerekiyorsa öyle yapmalıyız. Hiç çekinmeden kim ne yorum yapar kim ne düşünür demeden yaptığımız işlerde başarı da, mesleki özgürlükte, kişisel ve ruhsal özgürlükte hep bizimle olacak ve emin olun daha mutlu bireyler olacağız.

Sağlıcakla kalın. Haftaya görüşmek üzere…