Kongre ve düşündürdükleri
Türkiye’nin siyaset sahnesi, uzun süredir alıştığımız o sert dalgalanmaların yine tam ortasında. CHP’de iki yılda dört kurultay… Bir yıl içinde üç kez aynı ismin yeniden genel başkan seçilmesi… Partiyi kayyum iddialarına karşı olağanüstü kurultaya götürmek zorunda kalan bir lider… Bütün bunları alt alta yazdığınızda ortaya çıkan manzara hem partinin iç dinamikleri hem de ülkenin demokrasi iklimi açısından düşündürücü.
Bugün CHP’nin iç tartışmaları —ister beğenin ister eleştirin— sadece bir parti meselesi değildir. Muhalefet partisine kayyum tartışması bile açılabiliyor, birileri bunu ağız dolusu konuşabiliyorsa, memlekette demokrasi adına endişelenmek kimseye fazla gelmesin. Kayyum atamasını savunanların ise “partililik”ten söz ederken iktidar medyasında poz vermeleri, işin tuzu biberi…
Sorun sadece Özgür Özel’in kaçıncı kez seçildiği değil; sorun, ülkede siyasi rekabetin olması gerektiği gibi işlemediği bir ortamda, her kurultayın bir “önlem kongresi”ne dönüşmesi. Hukuksuzluk ihtimali, artık olası değil, neredeyse olağan bir senaryo gibi.
HABER AJANSLARI SIKINTININ KENDİSİ
Demokrasi yalnızca sandıkla değil, haber alma hakkıyla da yaşar. İşte o cephede durum en az siyaset kadar vahim.
Bir zamanlar gazetecilerin haberi seçmekte zorlandığı, ajansların haber yağdırdığı dönemlerden, bugün günde beş haberin geldiği bir döneme savrulduk. Onun da ikisi reklam! Yerel gazeteler ajans abonelikleri için ciddi paralar ödüyor ama karşılığında 3 haber geçilmesi, bırakın gazeteciliği, ticari olarak bile açıklanabilir değil.
Adana’daki ajansların durumunun “tarihin en kötü” seviyesinde olduğu söyleniyor. Eğer gerçekten 10 kişi çalışıyorsa, neden ortada 3-5 haber var? İşini hakkıyla yapan muhabirlerin emeğine yazık değil mi?
Gazetelerin çoğu artık özel haber zorunluluğunu kendileri yerine getiriyor. O hâlde üç haber için ajansa para ödemek de mantığını yitiriyor. Bölge müdürü hâlâ koltuğunda oturuyorsa ve tablo buysa, maalesef abone kayıpları sadece bir ihtimal değil, kaçınılmaz bir sonuç.