Gündeme yine 'darbe' düṣtü.

Yazı ve yorum sıkıntısı çekenlere iyi bir konu çıktı.

Herkes bir yerinden çekip dalıyor içine.

Ama laf aramızda etkili bir konu. Çünkü darbenin adı bile sıkıntılı, insanın aynı anda huzurunu kaçıran, ṣiddeti çağrıṣtıran, kurulu yașamın aniden değiṣeceği bir durum.

Darbeyi bu kezde gündemimize Öcalan düṣürdü.

"Barıṣ olmazsa darbe olur."

O zaman barıṣın içeriğine bakmadan, sorgulamadan, iyi mi kötü mü demeden barıṣın taraftarı olalım, süreci ne olursa olsun tamamlatalım, yoksa malum, darbe olur.

Nasıl bir darbe olur?

Kim kime darbe yapacak ki?

Bu soruların bir cevabı olmalı.

Bahçeli' ye mi?

Öcalan Bahçeli'yi gösterdi.

Dıșarıdan biri bir siyasi partiye darbe yapamaz, içeriden olmalı; süreçten hoṣnut olmayanlar bir araya gelecek örgütlenecekler, kurultay çağrısı yapacaklar, delegelerin desteğiyle Bahçeli dönemini bitirecekler.

Ama, bu darbeye girmez ki?

Bu tamamen ideolojik mücadeledir. Ortada ne bedensel ṣiddet, ne de militar bir müdahale var; bir grup silahlanıp, partiyi basıp, bu bir darbedir diyecek bir muhalif grup da yok.

Bir darbenin darbe olması için bunlar gerekli.

MHP içinde mevcut süreçten hoṣnut olmayanlar çok, ama bunların hiçbirinin aklında silahlı bir teṣkilat kurup Bahçeli'ye darbe yapmak yok; hem böyle bir ṣey mümkün bile değil.

AKP'ye mi darbe yapılır?

Kim yapacak?

Amerika mı?

Niye yapsın? İliṣkiler gayet güzel.

CHP mi yapacak?

CHP' nin militar örgütlenmesi mi var?

Yani Öcalan'ın savı boṣ. Peki, niye böyle laf etti?

Süreç yanlılarını daha bir istekli yapmak, süreci doğru bulmayanları, korkutmak, darbeci yaftasını boyunlarınıza takarız, suçlu ilan ederiz demektir.

Kandil’de baṣka türlü tehdit etmiṣti sürecin doğru iṣlemediğini söyleyenleri.

DEM daha farklı bir üslupla bunu yapıyor.

Barıṣ, adalet, hukuk istiyorsanız bu sürece destek olun, barıṣa el verin.

Yoksulluk, ṣiddet bitsin, mapushaneler boṣaltılsın istiyorsanız sürecin bir yerinden tutun.

Kardeṣlik barıșla gelir, yoksa...

Türkiye'nin düzelmesi, yașanır hale gelmesi barıṣa bağlıymıṣ, barıṣ gelmezse Selahattin de, İmamoğlu da çıkamaz, yoksulluk artar, asgari ücret az olur, kadın cinayetleri bitmez, trafik terörü artar, zeytinlikler kesilir, sokak hayvalarının katliamı hızla artarmıṣ...

Ya kayyımlar, ya siyasi tutuklamalar... önü alınamazmıṣ.

Ve demokratik anayasa yürürlüğe girmez.

O halde barışın önünde durulmamalı, herkes barıṣ için çalıṣmalı.

Bu mümkün mü?

İki insan ringe çıkmıṣ hıṣımla, düṣmanlıkla birbirini dövüyor, kazanmak için dövüṣenlere, durun barıṣın demek ne kadar anlamlı, gerçekçi?

Barıṣ kavgasız ortamda yetiṣir. Ṣiddet yoksa barıṣ vardır.

Her siyasinin, her gazetecinin, her muhalifin üzerinde yargı kılıcı olacak ve diyeceksin ki barıṣ.

Bunu Öcalan bilmiyor mu?

Biliyor, çok iyi biliyor.

Ama dertleri halklar olmayınca, halkın milli gelirdeki payının artması olmayınca, her ṣey pek kolay sanılıyor.

Halk ne istiyor peki?

Önce doymak, önce iṣ, adalet, hukuk, demokrasi, yașanılır bir hayat, sadece bunu istiyorlar.

Bunlar olmayınca toplumsal barıșın olmayacağını gayet iyi biliyoruz.