Türkiye’de bugün en çok duyulan cümle şu: “Geçinemiyoruz.” Bu bir şikâyet değil artık; bu bir haykırış, bir isyanın sessiz ama ağır adımlarla yükselen sesi. Dört kişilik ailenin açlık sınırı 30 bin liraya dayanmış durumda. Yoksulluk sınırı ise 100 bin liraya merdiven dayamış. Bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti neredeyse 40 bin liraya çıkmış.
Peki ülkenin gerçekleri ne?
Emekli maaşı bu rakamların yarısına bile yaklaşmıyor. Asgari ücret açlık sınırının bile altında. Bu tablo, sadece ekonomik bir veriden ibaret değil; bu tablo insan hayatının, emeğin, alın terinin, yılların karşılıksız bırakılmışlığının fotoğrafıdır.
Bunca yıl çalışmış, üretmiş, ter dökmüş milyonlarca emekliye 16-17 bin liralık maaş reva görülürken; üst düzey bürokratlara bir kalemde seyyanen 30 bin lira zam yapılması toplumun vicdanında derin bir yara açmıştır. Üstelik ocak ayında bir zam daha geleceği konuşulurken, aynı özen emekliye gösterilmiyor. Verilen yanıt hep aynı: “Kaynak yok.”
Ama nedense kaynağın olmadığı hep emeklinin sırası geldiğinde söyleniyor.
Bugün Adana’da tek odalı bir ev kiralamak 8-10 bin liradan başlıyor. Elektrik, su, doğal gaz, telefon derken bir emeklinin maaşı daha eline geçmeden tükeniyor. Emekli market raflarına yaklaşamıyor, pazara bile tedirgin gidiyor. Bir kilo et, bir kasa meyve, bir poşet sebze artık lüks kategorisinde. İnsanın karnını doyurması bile “hesap kitap” gerektiriyor.
Bu ülkede bir kişi 40 yıl, 50 yıl çalışıp da hep asgari ücretli kalıyorsa, sonunda açlık sınırının yarısında bir maaşla emekli ediliyorsa… işte orada ne adalet kalır ne vicdan.
Sorun sadece para değil. Sorun, emeğe verilen değer. Sorun, adil paylaşım. Sorun, israfın normalleşmesi, tasarruf yükünün en kırılgan kesimlerin omzuna bırakılması.
Bu ülkenin emeklisi sadaka değil, hakkını istiyor.
Çözüm belli:
— Emekli maaşlarının en azından açlık sınırının üzerine çıkarılması,
— İsraf kalemlerinin gerçekten kesilmesi,
— Üretim ekonomisine geçişin lafta değil, icraatta gerçekleşmesi,
— Ücret politikasının toplumdaki en kırılgan kesimi koruyacak şekilde yeniden düzenlenmesi.
Yazık, günah… Bu insanlar ömürlerini bu ülkeye verdi.
Onların geçinemediği bir Türkiye, kimse için başarının adı olamaz.