Kılıçdaroğlu AKP’nin CHP içindeki en sadık taraftarı, bu kesin. CHP içinde sağın sadık taraftarı oldukça çok. Bunlar hep eklektik düṣünürler, yani söylemleri omurgasızdır.

Ūç yıl kadar önce ne diyordu: Bu sorunun çözümü parlementodur, neden İmralı’ya gidelim?

Ṣimdi de diyor ki İmralı’ya gidilmeli.

Ne değiṣti?

Süreç aynı süreç!

Kiṣi kiṣiliksiz olursa, fikirleri kendi fikri olmazsa sürekli fikir değiṣtirir, o sadece çıkarsal düṣünür.

AKPlilerle aynı saflarda ṣahitlik yapan birinden söz ediyoruz.

Bu kiṣinin iyimser olması ihtimal dahilinde olabilir mi?

Amacı CHP’yi iyice Cumhur ittifakının yakınında tutmak, AKP’ye yeniden kazandırmak ve CHP’nin demokrat, laik kitlesini muhafazakarlaṣtırmak.

Bu rolünü gayet iyi oynadı Kılıçdaroğlu.

CHP, bu tür kiṣiliklerden tez kurtulmalı.

Bu görev daha çok CHP’nin laik tabanına düṣûyor.

Evet, ben de dedim Chp İmralı’ya gitmeli.

Bunun nedenini yazdım.

Doğru bulsak da, bulmasak da bir süreç var, ilerliyor ve bu sürecin bir muhatabı da PKK ve onu temsil eden de Öcalan.

Ya bu süreçten vazgecilecek, ya da muhatapla görüṣülecek, konuṣulacak, bir konsensus sağlanacak, bu bașka türlü olmaz.

Ayrıca bu bir ziyaret değil, misafirlik hıç değil kangrenleṣmiṣ bir yarayı iyileṣtirme hamlesidir.

Ben bunlarla aynı nokta da durmuyorum.

Ben baṣtan bu yana bu barıṣ denen sürecin toplumu barıṣa götürmeyeceğini söyledim, hâlâ da aynı söylemdeyim, toplum barıșa evrilmez.

Bu süreç Cumhur ittifakıyla PKK’nın barıṣma, AKP’nin iktidarının kalıcılaṣtırılma süreci.

PKK, DEM ile AKP, MHP barıṣacak, o kadar. Yeni anayasa yapılacak, AKP ebedi iktidarını ilan edecek, iktidarın babadan oğula geçmesinin önü açılacak.

Barıṣ nasıl sağlanır?

Ya da ṣöyle sorayım barıṣ hangi zemindi yeṣerir?

Zemin çok önemlidir, bu tarafların samimiyetini ortaya koyar.

Zemin nasıl?

Zemin tamamen anti- demokratik. Burjuva anlamında da olsa var olan haklar tek tek alındı alınıyor.

İklim islami- terör iklimi.

Barıṣın oluṣmayacağı bir iklimdeyiz.

Parlemento iṣlevsiz, yeni yeni anti- demokratik yasalar yürürlüğe konuyor, kayyumlar atanıyor, siyasilere kumpaslar kurularak görevlerinden alınıyor, mahpusa atılıyor, en küçük hak arama eylemi siddetle bastırılıyor, iṣçilerin grev hakkı yasaklanıyor, iktidarı eleṣtirmek suç, gazetecilik suç...

Yasakları saymakla bitiremeyiz.

Ṣimdi böylesi iklimde barıṣ olur mu?

DEM/ PKK bunu bilmeyecek kadar saf mı?

Ama tek dert siyasi barıṣ olunca...

Bu sürecin sonucunda en büyük zararı yine Kürt siyasetçiler görecek, çünkü her Kürt isyanından sonra gelen barıṣta- buna yenilgi demek daha doğrudur- muhataplar kiṣiliksizleṣtirilmiṣtir.

Bu süreçte buna benziyor.

Õnce demokratik, adil, laik, Cumhuriyetçi bir Türkiye, ardından toplumsal barıṣ kendiliğinden gelir.