Giden tozu dumana katarak, kıra döke, sağı sola, solu sağa savurarak gidiyorsa, öyle uyandıra uyandıra da geliyordu. Kaçtı bahtiyarlıktan, karşılaştı bir durakta bir gün aşk. Sevince beni aklının yerini fark etti. Yanındaydım yalnızlıklarında. Kopunca benden düştü dibime. Dünyayı görsün diye tepeme çıkmasına izin verdim. Sana gelmemle değişti iklim; bir eylüldü. Kabul edilişim yetişkinlik tarafımdandı. Terörün estiği vakitlerde ben gelmiştim. Aynı masalın iki tanınanıydık. Kendi halimde değildim, koluma girdi, suç ortağı olduk. Meraktı bilgiyi taşıyan. Kara mizah yapayım dedim. Umut karadaydı, verim karada, aşk karada, mücadele, evrim karada. İştahla demledi geleceğimizi. Çıkmadan yola kendime baktım, sıra sıra beni gördüm. Cümleten aranandım, buldukları kendileriydi. Benimle bir başka oluyordu, aşk bile gıpta ediyordu. Fıkır fıkır kaynıyordum her şeye. Topladı kitaplarım emek ödüllerini. Beni bir tek o anlamıyordu, okuyanda kolayca anladı, ama o iyi anlıyordu benim halimden. Gel deyince usulca gidendim. Sıralıyordu hak ettiğim övgüleri. Durup durup kendi hayatına burnunu soktu. Eni sonu benim sevgimle baş başa kaldı. Benden biriktireceği sadece güven olabilirdi, kini birilerinden ödünç almıştır. Sevgisini yiyenler tez acıkıyordu. Fazla erkendi sonbaharda ölmek. Beklemeli herkesten bir şey insana dair; Donkişotluk çağı gelmeden kapandı. Yaşam kaç karış olabilir ki, sarıldı kusurlardan oluşan iyi bana. Dün bizim çağımızdı. Kapıda aralık, karşılamaya çıkıyor beni.