Paylaṣmadan gelip gitmeyecekti güzelliği, netti! Soldurmaya niyetli değildi izlerimi. Sarıldı yine sindire sindire kendine. Doğruları doğru yerde bırakınca kaygılanmıyordu. Benimle buluṣan ifadelerde bulundu. Çekti direniṣlerini sürgünden. Derinliklerimde yürüyüṣe çıktı, niyetleriyle karṣılaṣtı ara sokaklarımda. Ölümü kendisine yakıṣtırmayı kendisinden öğrendi. Paylaṣtıkça insanlaṣmaya yakınlaṣıyordu, bunun anahtarı ṣiirdi. Bir sürü insan görmüṣtü, biri bile yabancı değildi. Çok üremekti insanı ucuzlatan. Düṣtü paldır küldür yakamdan yakama. Ben beni doğuranın değil, gereksinimi olanındım. İki kelam edince kendisi gibi hayran kaldı. Harıl harıl okumasaydı kitaplarımı paslanacaktı zihni. İnsana baṣkent olmuṣ kalbimden sesleniyorum. Hayatımda olmasını istediğim herkes hayatımda olmak için kaydoluyordu. Dayadım omuzumu lila kelebeğe, izi kaldı. Baṣkaldırının ön notlarıydı deneme yazılarım. Serdi temiz çamaṣırlarımı ortaya. Biz aynı salkımın tatlanan iki üzüm taneleriydik Dumanova. Beklediğin yerde buldun kendini. Kendimi ne olsa da terk etmeyendim. Gözlerinde doğmuṣtu Eylül. Sakladığı bendim eteğinde, șafak vakti çalınca kapıyı hırsızlar. Ben varken aynalara gereksinimi olmuyordu. Kullanıșlı piyonlardı ilanlarla aranan. Fırtınada ters dönen ṣemsiye gibi insanları görmek istemedi. Kararlıydı. Ne istediğimi biliyordum. Yaṣamımıza renkler katacak bahaneler buluyordu. Rüzgarlarda eğiliyordu dudağından geçerken nefesim. Ettiği sözler yılları așarak geldi. Küflendi zihnindeki milliyetçilik, sorgulanmayan dinler. Her gece sabahladı yanımda, yokken de. Varken birçoktuk. Anlattı her kapısını açana kitaplarımı. Okudu, el bastı Bir Gün' e.