Dokununca darbukanın notalarına uyuşuk sokaklar hareketlendi. Dert birdi, sızlanmadım, iyileştim. Kırmızı ben de kızmaktı. Kırmızdan geçiliyordu açaraya. Gün içinde sadece birçok anımsadı beni. Öğreniyordum her gün güç görünse de. Şimdi bana öldü diyebilir misiniz oynarken idelerim parkta. Ağzımdan laf almaya çalışanlara veriyorum aklımı. Tanışmadı benimle, farkında oldu yalnızlığının. Kimse demedi bana, de git, ben kendim geldim. Direniyor gölgem ayak izlerimle. Barışa düşmanlığı aradı, bulamadı zulamda. Gördü insan grubunda beni. Tümcelerle görünürlenen fikirlerim altı çizilecek türden. Doluydu panayırlar, yere düşmüyordum. Gördü yaşlılığım beni, gururlandı. Zordur beni inkara yönelmek. Yalnızlaştırmak istedikçe kalabalıklaşıyordum. Tek mesele ekmekti. Yazılama tarihimiz silinmemişti. Bugünde doğru yerdeydim. Yeri olmayanın yeri her yer değildir. Sadakat çıkardı, çıkarcılar eklektikti. Çarpışınca mizacım felsefe oluyordu. Düzeltiyordu yazım yanlışlarını, görebiliyordu okurken aklımdaki doğruları. Sözlerimi kullanıma açmadan alkolle yıkıyordum, sonra kalabalıklara salıyordum. Tokuştururken doğrularını bir adım daha yakınlaşıyordu hakikate. Nerelerdesiniz, yanımızda yer çok. Harika bir günün geçsin istiyorsan -karışıyor gibi olayım- çekinmeden edepsizleş. Yoksulluk bu yılda bir tek faydalı iṣe yarayacak, kurban da katliam azalacak. Bel altından değil dil altından korktum en çok. Hatırladıklarımı unutturmuyordu, aklımın suç ortağıydı. Tarihte bireyin rolünün örneğiyim, Devlet ve İhtilalin son ihtilalcisi değilken. Aşklar ekmek ve adalet diyor, her işte bir mit bulunurken.