Adına Kapalı Ceza İnfaz Kurumu da dense Adanalıların büyük çoğunluğu orayı Kürkçüler Cezaevi diye biliyor.
Orada cezalarını çekmekte olan üç isim ulaştı bize.
Bir kişi adını vermek istemedi. Diğer ikisi ise açık açık isimlerini verdi.
Hepsi Kürkçüler cezaevinde yatıyor.
İsimlerden biri Ömer Şeker. Cezaevinde iki kez kalp krizi geçirmiş.
Tam dört kez de anjiyo olmuş.
En önemli şikayeti dilekçelerin işleme konulmaması.
Ömer Şeker’in anlattığına göre sadece kendisinin değil mahkumların çoğu bu durumdan şikayetçi.
Bir diğer isim ise Ali Çetiner.
O da aynı sorundan yakınıyor.
Dilekçeler işleme konulmuyor.
Neden işleme konulmadığı konusunda da kendilerine hiçbir açıklama yapılmıyor.
İsmini vermekten korktuğunu açık açık söyleyen diğer kişinin mesajı ise insanın içini acıtıyor.
Onun ifadelerine göre 20 kişilik koğuşta 40 kişi kalıyorlar ve yerlerde yatıyorlar.
Sular sık sık kesiliyor.
Tutuklu ve hükümlülerin birçoğu uyuz hastalığına yakalanmış.
Bunlar iddia ama ciddi iddia.
Durup dururken neden bu üç tutuklu ya da hükümlü bir gazeteciye ulaşıp şikayetini iletir?
Bunun için neden ailelerini bile devreye sokarlar?
Artık o dereceye gelmiş ki, isimlerini bile açıklıyorlar.
Şüphesiz bunun vardır bir nedeni.
Bu kişiler adli tutuklu ve hükümlü.
Adana Valisi sayın Yavuz Selim Köşger ve Cumhuriyet Başsavcısı orada gerçekten bu kadar kötü koşullar yaşanıp yaşanmadığı noktasında bu iddialarla ilgili gerekeni yapmalıdır.
Vali Köşger, vicdanlı bir devlet adamıdır.
Bir cezaevinde tutuklu ve hükümlüler bulaşıcı hastalıklara yakalanıyorsa, suları kesiliyorsa, yerlerde yatıyorlarsa onların sesine kulak verilmelidir.
Yani bir şey yapmalı.
Sonuç olarak oradaki tutuklu ve hükümlüler insandır.
Konu kimseyi suçlamak değil aslında tamaıyla vicdani bir sorumluluktur.
Yani hem gazeteci için, hem de yetkililer noktasında vicdani bir sorumluluktur.