Ses ver sesimize bir ufacık ses

Susarsan

Ya ölürsün ya ölümle birsin

Gülten Akın

**

Gittikçe çoğalmakta ve büyümekteyiz. Adım adım, dalga dalga büyüyoruz. Kapasite artırımına bazen öyle ihtiyacımız oluyor ki, bunu artırmasak ya da artıramasak da o büyümenin önüne de geçemiyoruz. Bu büyümeyi ekranlarda, gazete manşetlerinde görüyor, hatta canlı olarak gözlerimizin önünde tanık oluyoruz.

**

Işıltılı mekanlar ağzına kadar dolu, AVM’ler, mağazalar, bazı ailelerde anne, baba ve üç çocuğun bile ayrı ayrı lüks otomobilleri var, yazlıkları var, kışlıkları var. Her yıl düzenli gittikleri en pahalısından şöyle şatafatlı tatilleri var. Kentlerde trafik belli saatlerde felç oluyorsa bunda işte o büyüme ve çoğalmaya bağlamak gerekiyor belki de.

**

Yeni yeni binalar inşa ettik. O devasa binalara sığmıyoruz şimdi. Kimimiz nöbetleşe, kimimiz, yerde, kimimiz, varsa koğuşa dahil olan ara koridor gibi yerlerde uyuyoruz. Üstelik bir de nöbetleşe uyuyoruz cezaevlerinde. Kapasitenin neredeyse 100 bin üzerinde çoğalmışız. Suça sürüklenen çocuklarımızda büyüyor bu çoğalmanın o lanet olası döngüsü içinde...

**

Bazı bakan çocukları da büyüdüler, Allah onlara, ‘’Yürü ya kulum’’ dedi ve devasa holdingler kurdular, her biri hatırı sayılır iş insanı oldular. Onlar böyle güzel büyürken aç çocuklar çoğalmaya başladı birdenbire. Sonra saraylar büyüdü, çoğaldı, yazlığı, kışlığı uçanı derken, koca koca adalet sarayları yükseldi şehirlerde içinde adalet aranan.

**

Kimi hizmetçilik yaparak, kimi birilerinin ağız kokusuna katlanarak, kimi çöpten kağıt ve plastik toplayarak, dağılmış pazar yerlerinden topladıkları çürük sebze meyveyi sofrasına koyarak büyüttüler çocuklarını, okula gönderdiler, bin bir çileyle onların yolunu gözlediler. O çocuklar genç oldu, ellerinde diplomalarıyla çoğaldılar üniversite mezunu işsizler.

**

Ve genç işsizler, iş bulma umudunu yitirenlerin bilançosu tutulmaya başlandı. Çoğaldı işsizler ordusu. Daha da büyüdü, çoğaldı mutsuz insanlar. Diplomalı işsizlerin marketlerde kasiyer, kimi inşaatlarda kum çekiyor, kimi garson, kimi günübirlik işte çalışsa da bu büyüyüp çocukluğunu geride bırakan gençlerin, büyük çoğunluğu da hayallerini kaybetmenin trajedisini yaşamakta.

**

Evleri başlarına yıkıldı binlerce insanın. Kayıp çocuklardan hala haber yok. Adalet arıyorlar da ortada hesap verecek olan da hesap sorulacak olan da nasıl oluyorsa yok.

Yarınsız kalmaya doğru yürümüyor kimse bu ülkede çünkü o menzile doğru koşturuluyor adeta insanlar. Yarın kimin kapısı çalınacak, yarın kim tutuklanacak, yarın yandaşlar eliyle kim hedef gösterilecek, kim linç edilecek? Acaba etrafımızı kuduz bir virüs gibi kuşatan hangi cemaat ve tarikatta bir çocuğun hayatı karartılacak?

**

Kafamda deli sorular... Bugün ya da yarın kim ölecek? Eğer bunca zulmün orta yerinde nefes almak yaşamaksa olmaz olsun böyle yaşamak. Bunca yozlaşmaya, sefalete, yarınların çalınmasına ahlaki erozyona, kadına, çocuğa şiddete karşı hiçbir şey yapılmayacaksa yarın sıra kime gelecek?

**

Ortalıkta cirit atan çetelere, mafya artıklarına, yobazlara bunca ayrıcalık birileri eliyle altın tepside sunuluyorsa, senin de itiraz etme, hatta isyan etme hakkı da var unutma. Demokrasi, susmak değildir. Susmak onaylamaktır. Demokrasi hakkını kullan, susma ve unutma yalan söyleniyor hepimize ve yasal kılıflar giydiriliyorsa çalınan her şeye. İşte orada asıl çalınan bizim haklarımız ve bizim yarınlarımızdır aslında.

**

Ahmet Erhan’ın ‘’Kırlara değil, mezarlıklara çıkıyor yolumuz'' sözü geldi akla. Bizim de yolumuz karanlıklara değil aydınlık bir geleceğe çıksın diye, bu kirli büyümeye, bu lanetli çoğalmaya karşı yarınlar için bir ses de sen ver ses verenlerin sesine.