Adana’nın Karaisalı ilçesinde, doğanın kucağında bir mücevher gibi parlayan Yerköprü, adını “yer” ve “köprü” kelimelerinin birleşiminden alıyor. Çakıt Çayı’nın kireçli tabakayı eriterek oluşturduğu bu doğal köprü, sadece bir jeolojik harika değil, aynı zamanda doğayla insanın uyum içinde dans ettiği bir sahne. Peki, bu eşsiz doğa harikası hak ettiği değeri görüyor mu? Gelin, Yerköprü’nün hikayesine ve bu sorunun cevabına birlikte bakalım.
Yerköprü, Çakıt Çayı’nın yer altına süzülüp yeniden yüzeye çıktığı, şelalelerin şarkı söylediği bir yer. Bahar ve yaz aylarında yeşilin bin tonunu barındıran bu mesire alanı, Adana’ya 63, Karaisalı’ya ise sadece 10 kilometre mesafede. Piknik alanları, kamelyalar, doğal çeşmeler ve seyir teraslarıyla ziyaretçilerine hem huzur hem de macera vadediyor. Ancak, böylesine büyüleyici bir yerin hak ettiği ilgiyi gördüğünü söylemek zor.
Yerköprü’nün en büyük talihsizliği, belki de yeterince tanıtılmaması. Adana’nın sıcak yaz günlerinde serin bir sığınak olan bu alan, özellikle yerel halk tarafından bilinse de, ulusal çapta bir turizm destinasyonu haline gelebilmiş değil. Oysa ki, Yerköprü’nün doğal güzellikleri, Varda Köprüsü gibi tarihi bir mirasla birleştiğinde, Karaisalı’yı bir çekim merkezi haline getirebilecek potansiyele sahip. Varda Köprüsü, Alman mühendislerin Osmanlı döneminde inşa ettiği bir mühendislik harikası olarak sıkça anılırken, Yerköprü’nün doğal oluşumu gölgede kalıyor. Bu durum, doğanın insan yapımı eserler karşısında sıkça yaşadığı bir haksızlık değil mi?
Bir diğer mesele, Yerköprü’nün çevresel sorunlarla mücadele ediyor olması. 2020 yılında bir sosyal medya paylaşımında, Yerköprü’de biriken plastik atıklar ve çöplerin doğal güzelliği gölgelediği belirtilmişti. Bu durum, hem yerel yönetimlerin hem de ziyaretçilerin çevre bilinci konusunda daha fazla sorumluluk alması gerektiğini gösteriyor. Yerköprü gibi bir doğa harikasının korunması, sadece estetik bir mesele değil, aynı zamanda gelecek nesillere bırakılacak bir mirasın parçası.
Peki, Yerköprü’yü hak ettiği değere kavuşturmak için neler yapılabilir? Öncelikle, yerel yönetimler ve turizm otoriteleri, Yerköprü’yü tanıtmak için daha etkili kampanyalar düzenlemeli. Sosyal medya, bu konuda güçlü bir araç. Ulusal ve uluslararası turizm fuarlarında Yerköprü’nün eşsiz hikayesi anlatılmalı, doğaseverler ve macera tutkunları için çekici paketler sunulmalı. Ayrıca, çevre temizliği ve sürdürülebilir turizm uygulamaları için daha sıkı önlemler alınmalı. Ziyaretçilere çevre bilinci aşılayacak bilgilendirme noktaları ve atık toplama sistemleri kurulabilir.
Yerköprü, sadece bir piknik alanı değil, doğanın mucizesini gözler önüne seren bir tablo. Suyun üstünde suyun aktığı, girdapların dans ettiği bu yer, Karaisalı’nın kalbi. Ancak, bu kalbin daha güçlü atması için hepimizin el birliğiyle çalışması gerekiyor. Yerköprü, hak ettiği değeri görmeli; çünkü o, sadece Adana’nın değil, Türkiye’nin gurur duyulası bir hazinesi.
Unutmayalım, doğanın bize sunduğu bu güzellikleri korumak ve tanıtmak, sadece bir görev değil, aynı zamanda bir ayrıcalık. Yerköprü’yü ziyaret edin, suyunun serinliğini hissedin ve bu doğa harikasını başkalarına da anlatın. Belki de o zaman, Yerköprü hak ettiği sevgiyi ve ilgiyi bulur.