Sosyal medya, modern hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Sabah uyanır uyanmaz telefonumuza sarılıp bildirimleri kontrol ediyor, gün boyu paylaşımlar yapıyor, başkalarının hayatlarını izliyor ve hatta dünya gündemini oradan takip ediyoruz. Peki, neden bu kadar ciddiye alıyoruz? Naber mesajı atar gibi başlayan bu platformlar, nasıl oldu da hayatımızın merkezine oturdu?
Öncelikle, sosyal medya bir ayna gibi. Bize kendimizi, çevremizi ve dünyayı yansıtıyor. Ama bu ayna, biraz çarpık. Herkesin en güzel anlarını, en parlak başarılarını, en havalı tatillerini gördüğümüz bir vitrin burası. Doğal olarak, kendimizi bu vitrindeki hayatlarla kıyaslıyoruz. “Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür” atasözü, Instagram filtreleriyle yeniden hayat buluyor. Bu kıyaslama, bazen motivasyon olsa da çoğu zaman gereksiz bir baskı yaratıyor. İşte bu yüzden, sosyal medyada gördüklerimizi ciddiye alıyoruz; çünkü o paylaşımlar, bilinçaltımıza “ideal hayat” şablonları çiziyor.
Bir diğer sebep, sosyal medyanın bir tür kimlik sahnesi olması. Profillerimiz, adeta dijital CV’lerimiz. Ne dinlediğimiz, ne yediğimiz, hangi görüşü savunduğumuz… Hepsi birer rozet gibi profillerimize işleniyor. İnsanlar, bu platformlarda kendilerini ifade ederken aynı zamanda bir “marka” inşa ediyor. Hal böyle olunca, bir tweet’in yanlış anlaşılması ya da bir hikayenin yeterince beğeni almaması, kişisel bir başarısızlık gibi hissedilebiliyor. Sosyal medya, sadece eğlence değil, aynı zamanda bir statü ve itibar arenası.
Ama asıl mesele, sosyal medyanın bilgi ve etki gücü. Gündemi belirleyen bir haber, bir anda milyonlara ulaşabiliyor. Bir hashtag, toplumsal bir hareketi ateşleyebiliyor. Bu platformlar, sadece dedikodu ya da kedi videoları değil, aynı zamanda fikirlerin çarpıştığı, politikaların tartışıldığı bir meydan. Ancak bu meydanda herkes megafonla konuşuyor ve doğruyu yanlıştan ayırmak zor. Yine de, bu kaotik ortamda bile sosyal medya, bireylerin sesini duyurabileceği bir alan. Belki de bu yüzden, bir paylaşımın altına yazdığımız yorum ya da retweetlediğimiz bir gönderi, bize dünyayı değiştiriyormuşuz gibi hissettiriyor.
Tabii, bir de işin bağımlılık boyutu var. Sosyal medya, dopamin pompası gibi çalışıyor. Her beğeni, her mention, beynimize küçük bir ödül sinyali gönderiyor. Bu yüzden, bildirim gelmediğinde huzursuz oluyor, telefonumuzu elimizden bırakamıyoruz. Ciddiye almamızın bir sebebi de bu: Sosyal medya, alışkanlıklarımızdan duygularımıza kadar hayatımızın her köşesine sızmış durumda.
Peki, bu kadar ciddiye almaya değer mi? Belki de asıl soru, sosyal medyayı nasıl kullanacağımız. Onu bir araç olarak görüp, kendimizi ifade etmek, bilgi almak ya da bağlantı kurmak için mi kullanacağız? Yoksa filtrelenmiş hayatların peşinde, kendi gerçekliğimizi unutarak mı kaybolacağız? Sosyal medya, ne kadar ciddiye alırsak o kadar etkili. Ama unutmayalım, o sadece bir platform. Hayatın ta kendisi değil.Sosyal Medyayı Neden Ciddiye Alıyoruz?
Sosyal medya, modern hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Sabah uyanır uyanmaz telefonumuza sarılıp bildirimleri kontrol ediyor, gün boyu paylaşımlar yapıyor, başkalarının hayatlarını izliyor ve hatta dünya gündemini oradan takip ediyoruz. Peki, neden bu kadar ciddiye alıyoruz? Naber mesajı atar gibi başlayan bu platformlar, nasıl oldu da hayatımızın merkezine oturdu?
Öncelikle, sosyal medya bir ayna gibi. Bize kendimizi, çevremizi ve dünyayı yansıtıyor. Ama bu ayna, biraz çarpık. Herkesin en güzel anlarını, en parlak başarılarını, en havalı tatillerini gördüğümüz bir vitrin burası. Doğal olarak, kendimizi bu vitrindeki hayatlarla kıyaslıyoruz. “Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür” atasözü, Instagram filtreleriyle yeniden hayat buluyor. Bu kıyaslama, bazen motivasyon olsa da çoğu zaman gereksiz bir baskı yaratıyor. İşte bu yüzden, sosyal medyada gördüklerimizi ciddiye alıyoruz; çünkü o paylaşımlar, bilinçaltımıza “ideal hayat” şablonları çiziyor.
Bir diğer sebep, sosyal medyanın bir tür kimlik sahnesi olması. Profillerimiz, adeta dijital CV’lerimiz. Ne dinlediğimiz, ne yediğimiz, hangi görüşü savunduğumuz… Hepsi birer rozet gibi profillerimize işleniyor. İnsanlar, bu platformlarda kendilerini ifade ederken aynı zamanda bir “marka” inşa ediyor. Hal böyle olunca, bir tweet’in yanlış anlaşılması ya da bir hikayenin yeterince beğeni almaması, kişisel bir başarısızlık gibi hissedilebiliyor. Sosyal medya, sadece eğlence değil, aynı zamanda bir statü ve itibar arenası.
Ama asıl mesele, sosyal medyanın bilgi ve etki gücü. Gündemi belirleyen bir haber, bir anda milyonlara ulaşabiliyor. Bir hashtag, toplumsal bir hareketi ateşleyebiliyor. Bu platformlar, sadece dedikodu ya da kedi videoları değil, aynı zamanda fikirlerin çarpıştığı, politikaların tartışıldığı bir meydan. Ancak bu meydanda herkes megafonla konuşuyor ve doğruyu yanlıştan ayırmak zor. Yine de, bu kaotik ortamda bile sosyal medya, bireylerin sesini duyurabileceği bir alan. Belki de bu yüzden, bir paylaşımın altına yazdığımız yorum ya da retweetlediğimiz bir gönderi, bize dünyayı değiştiriyormuşuz gibi hissettiriyor.
Tabii, bir de işin bağımlılık boyutu var. Sosyal medya, dopamin pompası gibi çalışıyor. Her beğeni, her mention, beynimize küçük bir ödül sinyali gönderiyor. Bu yüzden, bildirim gelmediğinde huzursuz oluyor, telefonumuzu elimizden bırakamıyoruz. Ciddiye almamızın bir sebebi de bu: Sosyal medya, alışkanlıklarımızdan duygularımıza kadar hayatımızın her köşesine sızmış durumda.
Peki, bu kadar ciddiye almaya değer mi? Belki de asıl soru, sosyal medyayı nasıl kullanacağımız. Onu bir araç olarak görüp, kendimizi ifade etmek, bilgi almak ya da bağlantı kurmak için mi kullanacağız? Yoksa filtrelenmiş hayatların peşinde, kendi gerçekliğimizi unutarak mı kaybolacağız? Sosyal medya, ne kadar ciddiye alırsak o kadar etkili. Ama unutmayalım, o sadece bir platform. Hayatın ta kendisi değil.
Sosyal Medyayı Neden Ciddiye Alıyoruz?
Devran Sami
Yorumlar
Trend Haberler
Adana’da Mahalle Ayakta: Yıllardır Açılmayan Yollar ve Atıl Park Alanı İsyan Ettirdi!
Uyarı Sonrası Dehşet: Bar Ortağı Silahlı Saldırıda Öldürüldü
Gözler, 18 Aralık’ta Görülecek Olan TÜİK Davasında: Kazanılırsa Her Emekli 20 Bin TL Zam Alacak
Yüreğir’de Gece Yarısı Saldırısı: Camlar Tek Tek Kırıldı
Adana’da Dehşet! Canlı Yayında İntihar Etti: Polis Operasyonu Böyle Bitti
Adana'da kalp ve damar cerrahisi uzmanları güncel yaklaşımları değerlendirdi
Adana’da Sokak Ortasında Kanlı İnfaz!
Adana’da Feci Motosiklet Kazası: 1 Ölü
Adana’da Gençlik Cinayeti: 3 Şüpheli Tutuklandı
Köyde Kurulan Tesisle Almanya’ya İlk İhracat: Kozan Hurması Dünya Yolunda