Hayat çözülmesi zor bir bilmece gibi akışını sürdürüyor. Enflasyon, işsizlik, sanayicinin ve tarım sektörünün sermaye yetersizliği. Satışların ve üretimin düştüğü… Yavaş yavaş bir yangın sürüyor. İnsanları çaresizliğin verdiği bir sessizlik kaplıyor.

Kelimelerin yetersiz kaldığı, emeklinin semt pazarına gidemediği… Evlenmeyi öteleyen gençler...Doğurduğu çocuğu bakamayan aileler… İşsizlikten borcunu ödeyemeyenlerin çığ gibi büyüdüğü, işyerlerinin kapanmaya başladığı, kısaca düşlerin bulanıklaştığı günlerden geçiyoruz.

Her sabah uyanıyoruz, aynı telaş, aynı kaygı… Market yolunda değişmeyen bir gerçek var. Fiyat etiketleri bizden daha hızlı koşuyor.

Yoksulluk artık sadece cebimizde değil, düşüncelerimizde, umutlarımızda da yer ediyor.

Bir zamanlar “yarın” diyebilirdik, şimdi “bugünü nasıl atlatırım” der olduk. Bir emeklinin, bir asgari ücretlinin sözleri bunlar… Çocukların gözlerindeki istekle, anne-babaların cüzdanlarındaki sessizlik birbirine karışıyor. İnsan, umut etmekten utanır mı? Biz bazen utanıyoruz, çünkü umut da artık lüks oldu diyorlar…

Hayat zorlaştı. Faturalar, borçlar, eriyen maaşlar arasında yine de bir kahkaha atabiliyorsak, o bizim son direncimizden kalmadır.

Bu ülkenin en büyük gücü, hâlâ birbirine “dayan” diyen insanların sesidir.

Ekonomi cephesinde ise dalgalanmalar devam ediyor. Kıymetli madenler yükselişini geçen hafta da sürdürdü. Çeyrek altın 10 bin TL’yi aştı.

Bu tablo, halkın tasarruflarını korumak için güvenli liman arayışının sürdüğünü gösteriyor. Fakat küresel gelişmeler, sadece ekonomiyi değil; jeopolitik dengeleri de yeniden şekillendiriyor. Artan ons fiyatı karşısında eriyen TL oluyor. Artan enflasyon ile maliyetler yükselince Konuta erişim zorlaştı. Borsa ise düşüşünü sürdürdü.

Bölgemizde, İsrail ile Filistin arasındaki savaş, küçük pürüzlere rağmen son buldu. Gazze’de büyük bir yıkım bırakan ve 68 bin kişinin yaşamını yitirmesine neden olan bu savaşın arkasında, ileri sürüldüğü gibi enerji mi var?

Silah, ilaç ve enerji gelirlerini çeşitli örgütlenmeler ve güç gösterileriyle elinde tutan ABD ve emperyalist devletler, ülkeleri içeriden yıkmaya devam mı ediyor?

Küresel paylaşım savaşının başında yer alan Trump, Doğu Akdeniz kıyı şeridindeki enerji rezervlerini ele geçirdikten sonra savaşı sonlandırdı. Şimdi sırada Suriye ve Filistin’in yeniden yapılanması var.

Bu süreçte Türkiye’nin bölgedeki rol, hem diplomatik hem de ekonomik anlamda kritik bir öneme sahip. İnşaat, enerji ve altyapı yatırımlarında yer almak, ülkemiz adına yeni iş sahaları yaratabilir.

Tam da bu noktada, iç piyasadaki üretim sesleri yeniden yükseliyor. İsraftan söz edenler mevcut. Özellikle tekstil sektörü temsilcileri endişeli.

Sektörden gelen açıklamalarda, “Bu gidiş iyi değil, bir taraftan fabrikalar başka ülkelere taşınırken, diğer yandan Çin ürünlerinin piyasaya girmesi ülkede kaos yaratıyor. Bunun sonu iyi gözükmüyor…” kayboluyor güzellikler, bulanıyor düşler…

Bu uyarılar, üretim gücünü korumak isteyen sanayicilerin çaresizliğini gözler önüne seriyor.

Türkiye, eğer doğru adımları zamanında atabilirse, sadece dış pazarda değil iç ekonomide de yeniden canlanabilir. Elbette tarıma da gerekli destek verilmek zorundadır.

Zor bir dönemden geçiyoruz ama her kriz, içinde bir fırsat barındırır. Belki de Türkiye için bu fırsat, üretim gücünü yeniden hatırlamak olacak.