Her saat sökülüp tekrar örülen belki de örüldüğü zannedilen bir umuttur yaşamak. Önce komedi sonra trajedi. En az iki defa tekerrür eden tennure misali. Belki milyon defa; hamdım, piştim ve yandım. Dönüyor kelimeler göğü boğan kement ve hafızasına gem vurulan geçmiş. En güzel umutları, korkunun ördüğü koca duvarlarla kapattık. Hamdık, piştik ve yandık…

            Anka misali külünden doğan iyinin nefis destansı müdafaası. Umudun doğuşu…

            Kendini geceye hapseden korkunç maskeler takmış düşsüzlüğün karnaval korosu boğabilir mi gözlerinin ışığını? Düşsüzlüğün korosu boş teneke sesi.

             Hayallerini yüreğinin en gizli cebine koy, an gelir kentler kurarsın mucizelerden. An gelir ikinci çehrelerini göstermeyenlerin yüzsüzlüğüne fırlatırsın renklerini. Renk cümbüşü her yer. Kahraman yürekli azminin abasında tuttuğun umutlarınla şahlanırsın yeniden. Kahramanım benim, umutların çöllerinde bakir yağmurlar ellerin, gözlerin olsun; bakır kuytulardan düş topla altın renkli rüyalarına. Çiçekler sarsın kokunu, umut eksilmesin pencerenden ve unutma, sen var olduğun için yeşerir kuru dal ve sen var olduğun için her sabah yeniden doğar güneş. Çünkü sen demek, umut demektir.

            Hamdın, piştin ve yandın…

            Bir kova öfkeyle sönmek yakışmaz sana!

            Bilirsin kaybetmek olağan, yıkılmak sıradan.

            Ne yani, yıkıldın diye vaz mı geçeceksin umutlarından?

            Oku tarihini: 13 Kasım 1918, İstanbul işgal altında, İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Sırbistan, Rusya, İtalya, Yunanistan, Portekiz, Romanya ve ABD) tüm asker ve donanması ile işgal etmiş İstanbul’u. Gözlerinde umutsuzluğun zerresi olmayan mavi gözlü dev; “Geldikleri gibi giderler!” diyor, yankılanıyor sesi İstanbul semasında. Ve vakti geldiğinde geldikleri gibi gitmiyorlar mı?

            Tüm fabrikaları kapatılmış, ordusu dağıtılmış, ağır vergi yükü altında ezilen ve hatta Duyun-u Umumiye eli ile soyulan, öldürülen halktan umutsuzluk çığlıkları ulaşırken gök kubbeye o asla kaybetmiyor umudunu. Küllerinden doğan Anka olmak zorunda.

            Ve kurtuluş mücadelesi için çıktığı yolda o'na "Ordu yok !" diyorlar, "Kurulur "diyor. "Para yok!" diyorlar, "Bulunur" diyor. "Düşman çok!" diyorlar "Yenilir" diyor. Ve bütün bu söylediklerini de yapıyor. Oku tarihini!

             Sakın umutsuzluk çalmasın kapını. Çünkü sen demek umut demektir.

             Umudun rengi mavi! Mavi gözlü devden emanet sana!

             Umudun rengi mavi gökyüzü gibi sonsuz, okyanus gibi derin…