Dağ... ne büyüleyici bir sözcük! Ne denli hüzün ve görkem yüklü!... Nasıl da gurbet, Nasıl da hasret kokan bir sözcük... Her dinde ve inanışta Kutsallığını kabul ettirmiş.
Tanrı'ya en yakın yer oluşuyla hep saygıya lâyık ve dahi Görkemli... Yüce Tanrı'nın gücünün simgesi olarak her daim Yüce... Kanaatimce bu sebepten, dağ silsilesinin olmadığı coğrafyalardaki insanlar Tanrı'ya yakın olabilme düşüncesi ile yüksek ve büyük kuleler inşa etmişlerdir. Babil Kulesi, Zigurratlar, Orta Amerika daki( Meksika/ El Salvador/ Honduras) Teocalli piramitleri...
Firavunlar bile Hz.Musa'nın Tanrı'sına ulaşabilmek için büyük kuleler ve devasa piramitler inşa etmemiş miydi?
Dağ... sırlarla dolu bir sözcük... Gücün ve Saygınlığın ulaşılamaz silüeti... zirvelerinde ölüm lü fanilere yer olmayan dağlar... Eski yunanın Olympos'u, Altayların, Uralların zirvesi; Tebriz' in Heyder Baba'sı( Şehriyar'a selâm olsun) Ulaşabilinemez, uzak ve yüksek karakterli dağlar...
Hz.Muhammed'in Hira'sı... Cengiz Han'ın gün doğumunda/ güneş tepede iken/ gün batımında ellerini gökyüzüne, yönünü de Tanrı dağlarına ( Tiyan-- Şan) dönerek yüksek sesle " Üze Kök Tengri/ Menglü Tengri" diye seslenmesi ya nicedir? ( Gökteki Tanrı/ Sonsuz Tanrı) Japonlar Fuji-- yama'yı ; Nepalliler her daim yüzlerini Himalayalara ve Everest'e dönmeye çalışmaları ve dahi dua etmelerinin sebebi ne ola ki?
Dağ...muhakkak ki ilahi bir sözcük... muhakkak ki sırlı bir sözcük... muhakkak ki saygıdeğer bir sözcük... Vesselam...