Türkiye’de uygulanan ekonomi programının gelir dağılımını ne ölçüde adil yansıttığı, son dönemin en kritik tartışmalarından biri hâline geldi.

Emekliler Derneği, hızla yükselen enflasyonun emekli maaşlarını erittiğini belirterek “seyyanen zam” talebini bir kez daha kamuoyuna duyurdu.

Öte yandan tekstil ve inşaat başta olmak üzere reel sektörün önemli ayaklarında daralma yaşandığı, buna paralel olarak geniş tabanlı işsizliğin %22 seviyesine ulaştığı ifade ediliyor.

TÜSİAD’ın son açıklamasında ise; alınan kredilerle kâr etmek şöyle dursun, yalnızca ayakta kalmaya çalışan şirketlerin sayısında artış olduğu ve gidişatın sürdürülebilir olmadığı vurgulandı.

Gıda güvenliği tarafında da eleştiriler artıyor. Denetim mekanizmalarında aksaklıklar olduğu ve bu durumun “insanların zehirlenmesine kadar uzanan riskler barındırdığı” ileri sürülüyor.

Emekli ve asgari ücretlilerin ay sonunu getirmekte zorlandığı bugünlerde, toplumda hem maddi, hem de ahlaki bir çöküntü yaşandığı yönündeki değerlendirmeler yaygınlaşıyor.

Tüm bu tablo karşısında, Aşık Mahsuni Şerif’in, cebinde metelik kalmayan, geçim sıkıntısıyla ezilen insanlara seslendiği o dizeler yeniden hafızalarda yankılanıyor:

Yoksulun sırtından doyan doyana

Bunu gören yürek nasıl dayana

Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana

Bilmem söylesem mi söylemesem mi?