Sanatçı, âdeta, hiç bilmediğimiz bir dünyadan, bir kaza sonucu, dünyamıza düşen bir uzaylıdır. Yani fizikötesi yaşamdan gelen bir zaman yolcusu... Dünyamızı ilk gördüğünde ilkin çok ama çok şaşıracaktır. Renkler gözünü kamaştıracaktır. Toprağın tuzu yakıcıdır. Bal dahi kavuracaktır; bir biberdir, biberin karşıtı olarak. Bütün enerjisini, bu yabancılığını gidermeye çalışmak olacaktır 'sanatçının' öyleyse... Dünyamızı tanımalıdır ilk önce, Dünyamıza dost olduğunu haykırmalıdır. Gönül kazanmalıdır. Dil sürçmeleri olacaktır. Kelimeler ruhuna sızacaktır. Soluğundan alev fışkıracaktır. Damarlarındaki yeşil kan görülecektir. Ama yılmayacaktır, Sanatçı... Ama bu gelişler ve gelişmeler çok eski olduğundan, bilinememektedir; Unutulmuştur; Onları tanıyanlarda başka bir boyuta geçip gitmiştir, Çoktan...