Biz ağlamaktan, ağıt yakmaktan yorulduk; Siz ağlatmaktan, öldürmekten yorulmadınız. Hep birlikte kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, ancak çok kolay bir sanatı unuttuk: 'İnsanca yaşamayı '... Bir gün Ayşe, bir gün Fatma, bir gün Gizem, bir başka gün Semiha  ve işte Özgecan... Biz öpmelere doyamadığımız evlâtlarımızı, gencecik kızlarımızı cayır cayır yaktınız. Anaları çocuksuz, çocukları anasız bıraktınız... Yüreklerimizi, ciğerlerimizi dağladınız. Gizem çocuktu, Özgecan genç kız; Güldünya ise hiç gül(e)mediği bir dünyada anne... Peki biz ne zaman tükettik, yok ettik değerlerimizi; ne vakit unuttuk " Yaradılanı hoş görmeyi, Yaradandan ötürü " ve ne vakit bu denli kalpsiz, bu kadar merhametsiz ve de insanlıktan uzaklaştık? Komşuya güvenme, akrabaya güvenme, kardeşine güvenme, eşine, dostuna güvenme; Dolmuşa binme, sokakta yürüme, kimseye sırtını dönme... Bu güzel, cennet gibi dünyayı, nasıl bir nefretle cehenneme çevirdik ve içinde hep birlikte 'yanmaya'mahkum ettik kendimizi.

" Analara Kıymayın Efendiler " dedik, kıydınız... " Çocuklara Kıymayın Efendiler " dedik, kıydınız... İnsanların umutlarını, sevgilerini, güvenlerini ve inançlarını yok ettiniz. Çocuklarımız sokağa çıkamaz, hiç kimseye 'ağabey, amca diyemez oldular; Kendinizle ne kadar övünseniz azdır. Siz, sadece bize zarar vermediniz; Siz çocuklarınızı, eşlerinizi, kardeşlerinizi, annelerinizi de yaktınız, kül ettiniz. Sayenizde tüm dünya bizi böyle tanıdı. Siz komşusu açken yatamayan, lokmasını misafiriyle bölüşen bir milleti öldürdünüz... " Leyla Bir Özgecan'dır, Karagözlü Ceylandır, Doyulmaz Hüsn- ü Andır "               

ALİYE DENİZ          

T.D.VE EDB.ÖĞRETMENİ