Hayat ve gelecek kataloğunun sırrı sınırsız bir mücadele; mecaz ve realite iç içe hatta ihanet ve sadakat, esaret ve cesaret, iyilik ve kötülük…
Kargaşa planı kurmalı insan.
Kemer aksesuar içindir sıkmak için değil!
Defalarca söyledim yalnızlığın kirli camı arkasında uçuşan merhametin saçları heyecana kibrit suyu dökmekten öteye gidemez.
Yak hadi rüyalarını, vazgeçilmez mi sandın cehennemi süsleyen oyuncakların. Deli misin sen? Tek ritimde enkaz çölüne serap olan kalp, kalp değil kibirdir; kabirdir gamzelerin çukuruna gömülen. Ağlasan daha iyi, yara bandı yapıştır göğünün nehirlerine. Hadi, kalk yerinden uzak kıyıların kumsallarına en aciz dizelerini yatır. Ateşi bulmadan önce nasıl ayakta duruyordu bahar? İnsan, tahrip gücü yüksek saatli bir bomba. Elini vicdanına koy, otostop çekerek kim gitmiş ki yıldızlara?
Hayallerinin saçları tek tek yolunurken, şiirler sessizce gömülür şişenin dibine, ruhu duymaz şehrin. Nazire kafayı bulmuş akşamdan, ırmaklar da asfaltları yakma derdinde, modifiye kuşanmış hürriyet. Eyvah eyvah, paranormal gözlerin nefesinden düşmüş gül bahçesi, talan olmuş.
Evvelden ezele uzanan sarp duyguların başı dumanlıdır hep. Yere bakan yürek yakan kısır fanusun kırılır kum saati bir gün. İzini de silemezler üstü başı orman huzuru küçük bir kurbağa. İnsan mı? Tahrip gücü yüksek başıboş bir bomba!
Beyaz bir gülüşün gölgesi düşer hep parmak uçlarıma. Narin denge kargaşa ile beslenir. Hadi, kalk yerinden kaos oluştur. Süregelen sürüngenlerin ve sürünmelerinin de canı cehenneme! Ne oldum demeyeceksin bu hayatta, ne olacağım diyeceksin. Gözlerinin kınına yerleştirdiğin kirli umutların çelik namlusu yakmadığı sürece tenini, konfor düzenin yer bitirir seni. Ayaklarına dola yedi cihanı, maviyi; al eline güneşi, al eline on yedi yaşın sahnesinde ele avuca sığmayan öfkesini. Vur sırtına, tarihin efsanevi çağlarından uzanan devşirme anonim melodilerini, kelebekler de uçsun, papatyalar da açsın sığınakların soğuk depolarında. Kimse anlamıyor mu seni? Ne önemi var? Yürü hadi, zaman müsait değil durağanlığa. Sol kaşından aşağı düşürdüğün evrenin okyanuslarında taşıdığın can kırıkları nihayetsiz keser inanç damarlarını, soğursun, yanar için dışın.
Esaret yumuşatır cesareti. Kırılganlığın gürültü patırtısına ve uçsuz bucaksız bozkırına duyular kayıtsız kalır. Değil iğne, çuvaldızı batırsan yüreğine çıkmaz sesi mazlumun. İç çeker körpe kuyular gibi, sesi kısılır, etrafta gezen tehlikeleri üstüne çekmemek sonsuzluğa uzanan en nadide duasıdır. Oysa kargaşa planı kurmalı insan. Hadi kalk yerinden, kaos yarat! Cenazeni sırtında taşımaktan yorulmadın mı?
Kaygıyla gecenin derinliğinde kuduran lisansız düşlerinin vebali var sırtında, ahı var bir köşeye büzüşen insanlığın üzerinde. Paniğe gerek yok! Çığlıklarındaki korkunun da eylemsizliği çarpar duvarlarına sabahlarının. Al sorumluluğunun yularını kıyılarına. Unutma; sorumsuzluk zayıf bırakır kişiliğini, hantallaştırır. Kasların ve ruhun işsiz işlevsiz kalır, ıssız kalır harabe kuytularda. Zerre olursun. Yürü hadi, kaosun sarıl ellerine, dünya uyansın! Harekete geçsin bulutlar, açılsın önü Ay ve Yıldızın.
Olacaksa eğer korkunç bir son, elinden olsun!